Makaleler
Mümin Sekman: “Beyin içi seyahatname kitabı” yazdım!
- Ocak 30, 2013
- Yayınlayan: kigem
- Kategori: BLOG
“Akıl, zekanın dağılımındaki adaletsizliği düzeltmek için bir fırsat eşitliğidir.” Kişisel gelişim uzmanı Mümin Sekman’ın yeni kitabı Her Şey Beyinde Başlar, ’aklımızı başımıza toplamak’ için ipuçları sunan renkli bir kılavuz.
Kitap pazartesi çıkıyor ve ilk baskı 100 bin olacak. Kapağını, Hollywood filmlerinin afiş tasarımını yapan Emrah Yücel yapmış. Mümin Sekman’ın bundan beş yıl önce çıkan Her Şey Seninle Başlar adlı kitabı bugüne kadar 800 bin adet satmıştı.
Sekman, aşk hayatımıza, sağlığımıza, insan ilişkilerine yön veren, bilinçli ya da bilinçsizce hayatımızı şekillendiren, bizi biz yapan beynimizi deşifre ederken şöyle diyor: “Bu kitap, beyni içeriden dikizlemek için yazıldı!”
Tuluhan tekelioğlu
MÜMİN SEKMAN SÖZLERİNDEN ÖZETLER
* Düşünceler kafamızın içinde saniyede 120 metre hızla dolaşıyor. Yani saatte 400 kilometre hızla şeytanlık düşünebiliyoruz!
* Türk insanının beyninin ne kadarını kullandığının ölçüsü belli. Dünyanın 17. büyük ekonomisiyiz, buna karşılık BM insani gelişmişlik raporuna göre 83. sıradayız. Yani ekonomimiz kendimizden daha çok gelişmiş! Beyin temelli bir kalkınma modeline ihtiyacımız var.
* Beynimiz çalışırken, yaklaşık 20 vatlık bir elektrik enerjisi üretiyor.
Etkilendiği birine karşı “Senden elektrik aldım,” demek, beyin dili ve edebiyatına uygun!
* Ortalama insan beyni 1.4 kilogram, bunun da yüzde 80’i sudan oluşuyor.
Geriye kalan yüzde 20’lik katı kısmın ağırlığı yaklaşık 280 gram! Yani bir insanın hayatta ne olacağına ya da ne olamayacağına karar veren 280 gramlık bir parça.
* Hayattaki bütün karışıklıklar beyinde başlıyor. Kafan karışıksa hayatın da karışık olur. Hayatını kontrol altına almak istiyorsan, kafanı kontrol altına alman gerekiyor.
RÖPORTAJ: TULUHAN TEKELİOĞLU
– Kitabın içinde iki türlü veri var, ’beyin nasıl çalıştırılır’ ve ’beyin nasıl daha iyi çalıştırılır’… Türk insanı beynini iyi çalıştıramıyor mu sizce?
– Trafikte nasıl otomobil kullanıyorsak, beynimizi de o şekille kullanma eğilimindeyiz. Her şeyin başı beyin ve hayatımız onun içinden geçiyor. Mutluluk, başarı, huzur beyinde başlıyor. İyi şeyler olduğu kadar, kötü şeyler de beyinden geliyor. Hayatımızın ana kumanda masası beynimizde ama beynimizin nasıl çalıştığını bilmediğimiz için onu kullanıcı hatasına bağlı olarak bozuyoruz.
– Nedir temel kullanıcı hataları?
– En temel hata, beyni kullanım kılavuzuna uygun bir şekilde çalıştırmamamız, çünkü nasıl çalıştığını biz de bilmiyoruz. Kafamızın içinde kafasına göre çalışıyor! Otomobil alıyoruz, onun nasıl çalıştığını öğrenmek için kursa gidiyoruz, ama beynin nasıl çalıştığını öğrenmek için herhangi bir eğitim almıyoruz. Oysa otomobili kullanan da beynimiz! Üstelik hayat bizi zorluyor, biz de beynimizi zorluyoruz. Beynin nasıl çalıştığını bilmeden çok fazla zorlayarak çalıştırdığımız için beynimiz bozuluyor. Bu da dilimize vuruyor. ’Kafayı yemek’, ’kafayı çekmek’, ’kafasında sigortalar atmak’… Zorlandıkça kafamızda kayış kopuyor!
– Beyin nasıl bozulur?
– Hafızamızda sorunlar yaşayabiliyoruz, konsantrasyon bozukluğu inanılmaz derecede yaygın. Dikkati toplama ve bir konuya odaklanma süresi gittikçe azalıyor. Duru düşünme yeteneğimizi neredeyse kaybettik. Kafamız karışık. Kafamız karışık olduğu için kalbimiz de karışıyor. Aklı ve duyguları karışık insanların değerleri de, mantığı da karışık olur. Bulanık bir beyinle yaşıyoruz. Zihnimizin içi parçalı bulutlu. Birçok insanda anlık psikoloji ile yaşama eğilimi arttı. Bu da mutluluk ve başarıyı olumsuz yönde etkiliyor.
– Beynimizi kontrol etmek kendi elimizde mi?
– Çok önemli oranda evet. Bunun için beynin çalışma mekanizmasını iyi öğrenmek gerekiyor. Nasıl çalıştığını bilmediğin şeyi kontrol edemezsin, kontrol edemediğin şeyi yönetemezsin, yönetemediğin beyin seni istediği gibi yönetir! Kitabın temel noktalarından biri bu. Hayatta bütün karışıklıklar kafada başlıyor. Kafan karışıksa hayatın da karışık olur. Hayatını kontrol altına almak istiyorsan, kafanı kontrol altına alman gerekiyor. Onun için kitabın sloganı ’Aklını başına toplama kılavuzu’.
– Peki sizi şaşırtan şey ne oldu, beyni incelerken?
– Ortalama insan beyni 1.4 kilogram, bunun da yüzde 80’i sudan oluşuyor. Bu durumda geriye kalan yüzde 20’lik katı kısmın ağırlığı yaklaşık 280 gram! Yani bir insanın hayatta ne olacağına ya da ne olamayacağına karar veren 280 gramlık bir parça. Ne düşündüğümüzü, ne hissedeceğimizi, nasıl konuşacağımızı, üniversite sınavındaki puanımızı beyin belirliyor. Bir de nöronların, yani beyin hücrelerinin çalışması konusu var. Soyut düşünceler, mikroskopta gözlenebilen hücrelerin içinde dolaşıyor. Düşünceler ete kemiğe bürünüp hücre oarak görünüyor! Fizik ile metafizik, ruh ve madde iç içe. Örneğin ilkokul öğretmenimizin yüzünün resmi, yediğimiz biftekten aldığımız bir besinin üzerine kayıt edilebiliyor. Beyin, evrenin dekoderi gibi. Kafamızın içinde 100 milyar hücre var. Her biri 10 bin tanesiyle bağlantı kurarak çalışıyor. Düşünceler kafamızın içinde saniyede 120 metre hızla dolaşıyor. Yani saatte 400 kilometre hızla şeytanlık düşünebiliyoruz! Dünyayı geliştiren de, gerileten de bu düşünme santrali. Kitapta bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Beyin bedava! Kafamızda nükleer başlıklı bir silah var ve biz hâlâ elimizde sapan olmadığı için söyleniyoruz. Beyin çok önemli bir iş yaptığı için başımızın üstünde yeri var!
Aşkın kaynağı kalp değil beyin
“Mesela aşk deyince kalp akla geliyor, oysa aşkın kaynağı beyindir. Aşk bir beyin fonksiyonudur. Aşk beyinde başlar, beyinde biter. Beyindeki korteks dediğimiz bölge ile limbik sistem kimi seveceğimizi ve ne kadar seveceğimizi belirler. Beynin talimatlarıyla çarpan kalp, aşkta sadece bir memur durumunda. Karar alıcı beyin ama bizler hâlâ Sevgililer Günü’nde kalp çiziyoruz. Dünyayı hâlâ düz sanmak gibi bir şey bu.”
– Peki Türk insanı beyninin ne kadarını kullanıyor?
– Türk insanının beyninin ne kadarını kullandığının aslında ölçüsü belli. Ekonomimiz dünyanın 17. büyük ekonomisi, buna karşılık BM’nin insani gelişmişlik raporuna göre, 2010 yılında 83. sıradayız. Yani ekonomimiz kendimizden daha çok gelişmiş! Bu sadece politikacıların çözebileceği bir sorun değil. Bu, beyin temelli kalkınma ihtiyacımızı gösteriyor. Beyni bir oda gibi düşünürsek, Türk insanı o odanın penceresinden dışarı bakıyor. Ben o pencereden içeri bakmasını, evin içini düzenlemesini sağlamaya çalışıyorum. Yani hep aklımızı kullanarak dış dünyayı anlamaya çalışıyoruz, ama aklımızın nasıl çalıştığını bilmediğimiz için dış dünyayı belli bir sapmayla algılıyoruz.
– Zeka ile aklı nasıl ayırıyorsunuz?
– Beyni bir otomobile benzetirsek, zeka otomobilin beygir gücüne benziyor. Akıl ise arabanın direksiyonundaki şoför gibi. Bilgi ise arabanın üzerinde gittiği yoldur. Zeka yaklaşık yüzde 80 oranında doğuştan geliyor. Yani sonradan geliştirilme oranı yüzde 20 kadar. Buna karşılık aklımızın yüzde 100’ünü ve daha da fazlasını geliştirebiliriz. Bu anlamda akıl en büyük imkandır. Akıl bir fırsat eşitliğidir. Zeka doğuştan eşit dağılmaz ama akıl zekanın dağılımındaki adaletsizliği düzeltmek için bir fırsat eşitliğidir! Akıl zekanın menajeri gibidir, onu yönetir.
– Bu kitaptan yola çıkarsak her zeki insanın başarılı olamayacağı anlaşılıyor. Peki beyin esnekliği zamanla azalıyor mu?
– Yakın zamana kadar insan beyninde temel devrelerin 20’li yaşlara kadar oluştuğu ve sonradan değişmediği düşünülüyordu. Yeni beyin araştırmaları, beynin nöroplastisite özelliğini ortaya koydu. Bu da, yoğrulabilirlik, kendi kendini şekillendirme esnekliğine sahip olmak demek. Beynimizin bu özelliğini ömür boyu koruduğu yeni araştırmalarla kanıtlandı. Bunun tek istisnası olarak, yaşa bağlı olan birkaç kritik beceri var. Mesela üç yaşına kadar ana dilinin dışında hiçbir dil duymamışsa biri, daha sonra yabancı dil öğrenebiliyor ama o dili mutlaka aksanlı konuşuyor. Birkaç kritik motor beceriyi bir yana bırakacak olursak beyin yaşadıkça öğrenebilme kapasitesine sahip.
Neden bu kitap için aşk çocuğu diyorsunuz? Önceki kitabınız Her Şey Seninle Başlar’a haksızlık olmuyor mu?
– Çocukluğumdan beri insan beynine, tutkulu bir ilgim var. Beynin içinde görkemli bir güç ve derin bir gizem olduğuna inanıyorum. Derin bir merakla araştırma yaptım ve bunu insanlarla paylaştım. Bugüne kadar kitap yazarken bir uzman, danışman pozisyondaydım. Bu kitapta kaşif modundayım. Onun için sanırım üslup olarak en tevazulu kitabım bu oldu. Evliya Çelebi gibi düşündüm. Evliya Çelebi, insan beyni içinde seyahat etme imkanı bulsaydı neler görür, neler not alır, neler anlatırdı? Bu bir beyin içi seyahatname kitabı! Kendi beyninin nasıl çalıştığını öğrenmek isteyenler için. Bir de beyin haftası konusu var. Bir kampanya başlattık, 13-19 Mart tarihlerini Beyin Haftası olarak kutluyoruz. Aklımızı başımıza getirinceye kadar eylemlerim devam edecek!
– Peki beyin gücünü kullanmamanın bir zararı var mı? Kötü şeyler de beyinden geliyor…
– Evet, hedefsiz keskin zeka küpüne zarar verir! Beyin gücü ya inşa eder ya da döner sahibini tahrip eder. Kafanızın içinde bir buldog besliyorsanız, ona sık sık kemik atmanız gerekiyor! Eğer beyninize tutku ile peşinde koşacağı bir hedef göstermezseniz, dönüp sahibinin psikolojisini bozabiliyor, ruh durumunu dengesizleştirebiliyor. Yani zeki insanların bir hedef belirleme mecburiyeti zeki olmayanlara göre daha yüksek.
– Kitapta en ilginç bölümlerden biri beslenmeyle beyin ilişkisi….
– Beynin gelişmesinde dört önemli şey var: Genler, çevre, eğitim ve beslenme. Genler, gelişme limitini belirliyor. Yaşam çevresini, fiziksel ve sosyal çevre diye düşünmek lazım. Sosyalleşme beyin için çok önemli. Beyin biyolojik yapılı olsa da sosyal etkileşimle son halini alıyor. Beyin bilimleri literatürünü taradıktan sonra, çok gezenin de çok okuyan kadar akıllı olabileceğine ikna oldum! Beyin, zeki, çevik ve sosyalleşmeyi seven hücreleri destekliyor. Üçüncü önemli kriter de kişinin eğitimi. Verilen eğitimi şeçemiyoruz ama neyi öğreneceğimizi seçebiliyoruz. Son kritik faktör de beslenme. Beyin biyolojik yapılı bir organ olduğu için, yediğimiz her şey beynimizdeki kimyasal yapı üzerinden ne hissedeceğimizi ve ne düşüneceğimizi etkileyebiliyor.
– Mesela?
– Mesela hamur işlerini bol miktarda yersek, bir süre sonra beyniniz de hamurlaşacaktır! Somon gibi yağlı balıklar, ceviz, siyah üzüm çekirdeği beyin dostu gıdalar. Günde bir buçuk litreye yakın su içmek gerekiyor. Beyin susuz kaldığı zaman düşünceler dağılıyor ve depresyon oluşuyor. ’Beynimiz sulanıyor’ diyoruz ama aslında beynimiz kuruyor! Beyin, elektriksel, kimyasal ve entelektüel boyutu olan bir organ. Biz genelde düşüncesel ve entelektüel bölümünü biliyoruz, oysa yediklerimiz beynin kimyasını etkiliyor, kimya da düşüncelerimizi.
Tuluhan Tekelioğlu/ Sabah
İNTERNETTEN KİTABI ALMAK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKE TIKLAYABİLİRSİNİZ.