MAKALE
Sosyal ağlar hayatınızı değiştirebilir
Sosyal paylaşım siteleri günümüz insanın olmazsa olmazları arasında. Hatta sosyal ağlar bir ’süper kahraman’ gibi kullanıcılarının her türlü derdine çare oluyor. Bir zamanlar boş vakit değerlendirme aracı olarak görülen sosyal ağlar kullanıcılarına kimi zaman seslerini duyurma kimi zaman da yeni bir kariyer fırsatı sunuyor.

Sosyal ağlarda medyada tüketicilerin diline düşmekten çekinen şirketler, özel stratejiler geliştirirken, sosyal medya yöneticileri istihdam eden bazı şirketlerde işin takibi özel yazılımlarla yapılıyor
Kanadalı müzisyen Dave Carroll Amerikan havayolu şirketi “United Airlines” ile yaptığı uçuşta kırılan gitarının ve tazmin edilmeyen zararının öcünü oldukça acı bir yöntemle aldı. Başına gelenleri eğlenceli olduğu kadar iğneleyici bir kliple anlatan ve sosyal medyada milyonlarca kişiyle paylaşan müzisyenin tek kişilik eylemi, intikamın soğuk yenen bir yemek olduğunu ispatlar nitelikte.
Havayolu şirketini suçlayan ve ti’ye alan klibin İnternet’e bulaşmasıyla havayolu şirketinin yalnızca dört günlük kaybı hisse senedi değerinde yüzde 10 düşüş ve 200 milyon dolara yakın zarar oldu!
Uzak coğrafyada yaşanan bu olumsuz durum, sosyal medyanın şirketler ve iş dünyası üzerindeki etkisine dair ne ilk ne de son örnek aslında. Dünyanın en büyük haber kanallarından CNN International’ın, bir Amerikalı kullanıcı tarafından açılan ‘cnnbrk’ adlı “twitter” hesabını satın almak için –her ne kadar kabul etmeseler de – milyonlarca doları gözden çıkarması ya da yürüttüğü “10 arkadaşını sil bedava hamburgeri kap” kampanyasının Burger King ile Facebook arasında soğuk rüzgârlar yaşanmasına neden olması da ilginç örnekler arasında.
Sosyal medyanın patlama yaşadığı son iki yılda yalnızca Facebook, Twitter ya da FriendFeed gibi sitelerin terlikle toplantıya giren uçarı sahipleri değil kullanıcıları da kazandı. 140 karaktere sığdırdıkları görüşleri ya da yalnızca kötü deneyimlerini paylaşmak için açtıkları Facebook sayfalarıyla artık tüketiciler hiç olmadığı kadar güçlü. Tabii bir o kadar da agresif…
Beklenen performansı veremeyen bir dizüstü bilgisayar, hizmetinden memnun kalınmayan İnternet sağlayıcısı ya da servisi beğenilmeyen bir restoran hakkındaki “acımasız gerçekler” anbean önce bilgisayar ekranına ardından da binlerce kişinin diline düşüyor.
Tüketicilerin dara düştükçe sığındığı bu yeni nesil süper kahramanlara karşılık ise şirketler yalnızca sosyal medyaya yönelik özel stratejiler geliştirmeye, dijital ajanslarla çalışmaya hatta bu mecrayı yönetecek kişiler istihdam etmeye mecbur kalıyor. Mobil pazarlama ajansı Aerodeon Genel Müdür Yardımcısı İsmail Özdemir’in “Sosyal ağ ve blog’larda dile getirilen şikâyetlere cevap vermek zorunlu oldu. Artık hiçbir şirket bu şikâyetleri yazanlara ‘İnternet’teki üç-beş konuşan çocuk’ muamelesi yapamıyor” sözü aslında gelinen noktayı özetler nitelikte.
Dijital PR ve sosyal medya alanında hizmet veren Youth Media’nın bağlı olduğu Youth Holding’in başındaki isim Emrah Kaya ise konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor. Sosyal ağlarla birlikte şirketlerin haklarında konuşulanlardan ilk kez gerçek anlamda haberdar olduğunu belirtiyor Kaya. Ancak birçok marka yöneticisinin ya da şirket sahibinin Facebook ya da Twitter gibi sitelerde kendileri hakkında yapılan yorumları ‘acımasız’ bulduklarını da ekliyor: “Ellerinde bir güç olsa şirketler bu sosyal ağları susturmayı tercih ederdi. Ancak bunu yapamadıkları için o mecralarda aktif olmak, yazılanlara yanıt vermek zorunda kalıyorlar.”
Özel yazılımlar kullanılıyor
Milyonlarca kullanıcıyı ve potansiyel müşteriyi anında etkileme gücüne sahip bu yeni medyanın sahip olduğu gücü markaların yaşadığı sıra dışı deneyimlerin yanı sıra rakamlar da ortaya koyuyor. Tüm dünyada 400 milyon, Türkiye’de 20 milyondan fazla kullanıcısı olan Facebook, bu mecranın en güçlülerinden. Çeşitli markalarla işbirliği içinde olan, kimi zaman ortak kampanyalar yürüten sitede kahve zinciri Starbucks’ın altı milyon, spor markası Adidas’ın üç milyon kişi tarafından anlık takip edilmesi de bir diğer çarpıcı veri. Şirketlerin de tercihi ünlü sosyal paylaşım sitesi Facebook’tan yana. Youth Republic Digital’in medya yöneticisi Cihan Ergur ağırlıklı olarak hızlı tüketim ve teknoloji şirketlerinin sosyal ağlarda etkin olarak yer aldığını söylüyor. Hatta büyük markaların içeride sosyal medya yöneticileri istihdam ettiğine ve ajanslarla işbirliği içinde olduklarına dikkat çekiyor. Coca-Cola, Microsoft, IBM, Best Buy, Starbuck’s, Burger King, Dell gibi dünya devleri geleneksel mecraya olan ilgisini sosyal mecraya çeviren tüketicinin yarattığı potansiyel nedeniyle bu mecraya yatırım yapanların başında. Türkiye’den ise Türk Hava Yolları, Onur Air, Pegasus, Turkcell, Avea, Vodafone, Mavi Jeans, gittigidiyor.com, hepsiburada.com gibi şirketler sosyal ağların tüm alanlarını etkin bir şekilde kullanan şirketlerden birkaçı.
Gözü kulağı sosyal ağlarda olan şirketler bu alanda uzman kişi ve yazılımların da peşinde. Youth Media Genel Müdürü Aslı Caner, şirketlerin sosyal mecralarda haklarında çıkan bir eleştiriyi anında öğrenebilmek için özel yazılımlar kullandıklarının bilgisini veriyor. Kimi firmalar yeni kampanya duyurularını kimileri de çağrı merkezi gibi kullanarak şikâyetleri yanıtlamak için kullanıyor sosyal ağları. Amaç ise hep aynı: Tüketicinin gönlünü ‘samimi’ görünerek fethetmek.
Çalışanlar eğitiliyor
Geçmişi yalnızca 10 yıla dayanan Facebook, Twitter, FriendFeed, YouTube, MySpace ve blog’ların iş yaşamına etkisi yalnızca tüketim alışkanlıkları üzerine değil elbette. Artık bu yeni medyanın güçlü liderleri iş anlaşmalarının, toplantıların, bağlantıların hatta iş görüşmelerinin de gündeminde. Örneğin Wanda Digital ajansın yönetici ortağı Burçak Erbatuk Günsev, ajansa alınacak kişilere “Facebook’ta hesabın var mı?” sorusunu yönelttiklerini belirtiyor. Sonuç mu? Aktif bir hesabı olmayan adaylar daha ilk mülakatta eleniyor. Dekatlon Buzz Sosyal Medya Ajansı’nın kurucusu Samet Ensar Sarı ise tersi bir örneğe sahip. Ajansa bir hediye kutusu içinde gelen CV’de yer alan kuş materyalinin Twitter’a yaptığı gönderme nedeniyle adayı işe aldıklarını söylüyor.
Sosyal ağların iş yaşamı üzerindeki doğrudan etkisi işe alımlarla sınırlı değil üstelik. İletişim ajansı Marjinal Porter Novelli’nin sosyal medya direktörü Umut Ersoy ise birçok yöneticinin toplantı yapacağı ya da mülakata alacağı kişileri önceden İnternet’te araştırdığına, sosyal profillerini incelediğine değiniyor. Ersoy’un dikkat çektiği bir diğer nokta da şirketlerin tutumuna ilişkin. Yurtdışında pek çok şirketin kendi adına sosyal medyada paylaşımda bulunan çalışanlarını özel eğitimlerden geçirdiği ve bir takım kurallar koyduğu bilgisini veriyor.
Emin misiniz?
Şirketlerin sosyal ağlarla olan ilişkisini anlatan ilginç örnekler şimdiden üniversitelerde “case” olarak yerini aldı. Bunlardan en ilginci Burger King’in Facebook üzerinden Amerika’da yürüttüğü bir kampanya. “Whopper Sacrifice” adı verilen uygulama, Facebook listenizdeki 10 arkadaşınızı silmeniz karşılığında bedava bir Whopper hamburger vaat ediyordu. Piyasa değeri 3.69 dolar olan bir hamburger için sildiğiniz her arkadaşınıza ise “Arkadaşın seni bir Whopper’ın 36.9 sent’lik parçası için listesinden sildi” mesajı gönderiliyordu. Üç ay boyunca aktif olan kampanyada silinen arkadaş sayısı 200 binin üzerine çıktığında ise olaya müdahale eden Facebook, kampanyayı sansürledi ve Burger King ile karşı karşıya geldi.
Türkiye’den ilginç örnek ise bir İnternet servis sağlayıcısına ait. Müşterilerinin sorunlarına yanıt vermek amacıyla sosyal ağlardan birinde aktif olan ve bunu da “Bundan sonra tüm istek ve şikayetlerinizi buradan yanıtlayacağız” şeklinde duyuran şirketin aldığı ilk mesaj ise “Emin misiniz?” oldu. Bu da sosyal ağlarda sinirli müşterilerle karşı karşıya gelmenin biraz “cesaret” gerektirdiğine dair önemli bir deneyim olarak yerini aldı.
Hakan Gönenli / XING Türkiye Ülke Müdürü
“Sosyal çevren genişse işe alınırsın”
Şirketlerin sosyal ağları genellikle pazarlama departmanları tarafından yönetiliyor. İşi ciddiye alan şirketler ise ajanslardan hizmet alıyor. Bazı şirketler işe alımlarda yeni mezunların not ortalamasına değil sosyal çevresinin genişliğine bakıyor. Zira sosyal medyayı doğru kullanan bir çalışan, şirketinin veya kariyerinin tanıtımına da katkıda bulunmuş oluyor.
Ozan Tatar / Gittigidiyor Marka Yöneticisi
“Tüketiciler sözünü esirgemiyor”
Sosyal ağlar pazarlama stratejilerimizin arasında yerini aldı. Özellikle viral projelerimizde bu mecraları kullanıyoruz. Facebook, Twitter, FriendFeed ya da YouTube gibi sosyal mecraları iletişim kanalımız olarak görüyoruz. Ancak bu iletişimin samimi ve şeffaf olması şart. Çünkü burada kullanıcılar gerçekten sözünü esirgemiyor.
Filiz Karagül Tüzün / Turkcell Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı
“Çeşitlilik arttıkça kitle de farklılaşıyor”
Günümüzde sosyal ağların kaçınılmaz bir yeri var. Facebook tüketicilere ulaşmak için çok önemli bir kanal. FriendFeed ve Twitter da yüksek potansiyel taşıyor. Her üç ağda da müşterilerin isteklerini yanıtlandırmaya çalışıyoruz. Sosyal ağların yapısı çeşitlendikçe bu ağlar üzerinden iletişime geçtiğimiz kitle de farklılaşıyor.
Tuğçe Cengiz / Youth Media Digital PR Yöneticisi
“His analizi yapan programlar kullanılıyor”
Markalar sosyal ağlar aracılığıyla kişiselleşmeye çalışırken, kullanıcılarda kişisel marka olma çabasında. Her sosyal medyanın dili ve dinamiği de farklı. Şirketler bu mecraların güçlü kullanıcılarını tavlamak için onları hediye yağmuruna da tutuyor. Bazı şirketler ise yapılan yorumların iyi mi kötü mü olduğunu anlayacak his analizi yapan yazılımlar kullanıyor.
Kigem.com Kişisel Gelişim Merkezi’nin kısaltmasıdır. Türkçedeki ilk kişisel gelişim ve sosyal başarı portalıdır. Yazar Mümin Sekman tarafından yayın hayatına sunulmuştur. 2000 yılında yayına başlayan site, 19 yıldır kesintisiz bir şekilde geliştirici yayınlarına devam etmektedir. Sitenin yıllık ziyaretçi sayısı 5.000.000 kişiyi aşmaktadır. İçeriği uzman bir ekip tarafından özenle hazırlanmaktadır.

MAKALE
Kişiliğin Değişmesinde Yaşlılık Nasıl Rol Oynuyor?

“Yaşlandıkça çok değiştin.” cümlesini duymayan yoktur. Peki bunun gerçeklik payı var mı? İnsanin kişiliği yaşlandıkça neden değişir?
Yaşlandıkça insanların karakterleri nasıl değişiyor?
Gazeteci Henry Trewhitt, gözlerini Başkan Ronald Reagan’a kararlıkla dikti ve “Sayın Başkan, birkaç haftadır düşündüğüm bir konuyu gündeme getirmek ve bunu da özellikle ulusal güvenlik açısından yapmak istiyorum” dedi.
Takvimler, 1984 yılının Ekim ayını gösteriyordu. Bir dört yıl daha başkanlık görevini sürdürmek için kampanyasına devam eden Reagan, rakibiyle canlı tartışma programında karşı karşıya gelmişti.
Birkaç hafta önce yapılan bir önceki canlı tartışmada kötü bir performans sergilemişti.
73 yaşında başkanlık için çok yaşlı olduğu kulaktan kulağa fısıldanıyordu.
Reagan, o dönem başkanlık koltuğunda oturan en yalı siyasetçiydi. Bu rekor, önce 74 yaşındaki Donald Trump tarafından, onun rekoru da 77 yaşındaki Joe Biden tarafından kırıldı.
Zor soruya zeki yanıt
Trewhitt, aslında Regan’ın stres altında çalışmaya devam edip edemeyeceğini anlamak istiyordu.
“Hiç de değil, Bay Trehwitt” diye cevapladı, Reagan gülümsemesini geri tutarak:
“Ve yaş meselesini bu kampanyanın gündemine getirmeyeceğimi ve siyasi kazanım adına rakibimin gençliğini ve deneyimsizliğini kullanmayacağımı bilmenizi isterim.”
Verdiği bu yanıt, seyircilerden kahkaha ve alkış aldı. Birkaç hafta sonra yapılan seçimlerden de ezici bir galibiyetle çıktı.
Oysa Reagan’ın yaptığı espride sandığından daha çok gerçeklik payı vardı.
Sadece deneyim değil, aynı zamanda “olgun kişilik” faktörü de Başkan’ın yanındaydı.
Gizemli bir değişim
Yaşlanmanın getirdiği fiziksel dönüşümlere hepimiz aşinayız: Cilt esnekliğini kaybeder, diş etleri çekilir, burun uzar, saçlar tuhaf yerlerde çıkmaya, başka yerlerden ise dökülmeye başlar ve hatta boy da kısalır.
Bilim insanları, yaşlanmanın etkileri üzerine onlarca yıl süren araştırmaların ardından artık daha gizemli başka bir değişikliği daha ortaya çıkardı.
Edinburgh Üniversitesi’nden psikolog René Mõttus, “Bu araştırmadan elde ettiğimiz net sonuçlara göre, hayatımız boyunca aynı insan olmayız” diyor.
Çoğumuz kişiliğimizin hayatımız boyunca nispeten aynı olduğunu düşünmek isteriz. Ancak araştırmalar durumun pek de böyle olmadığını gösteriyor.
Karakter özelliklerimiz sürekli değişiyor ve 70 ile 80’li yaşlara gelindiğinde ise insanlar önemli bir dönüşüm geçirmiş oluyor..
Kişiliklerimizin kademeli olarak değişmesinin bazı olumlu yanları da var.
Daha vicdanlı, daha hoş ve daha az nevrotik olabiliyoruz.
Makyavelist yaklaşımlar, narsisizm ve psikopatiyi içeren ve “Karanlık Üçlü” olarak tanımlanan kişilik özellikleri, azalma eğilime girer ve böylece suç işleme ya da madde bağımlılığı gibi zararlı davranışlara bulaşma riski de azalır.
Araştırmalar, daha fedakar ve güven duygusu yüksek bireylere dönüştüğümüzü ortaya koyuyor. Yaşla birlikte irade gücünün arttığı ve mizah anlayışının da geliştiği görülüyor.
Ayrıca, ilerleyen yaşlarda insanlar duyguları üzerinde daha fazla kontrol sahibi olmaya başlıyor.
Bu araştırmanın sonuçları aslında yaşlıların daha huysuz ve geçimsiz olduğu klişesinin de değişmesi gerektiğine işaret ediyor.
Daha değişken ve uysal kişilikler
Uzmanların yıllardır düşündüğünün aksine, insanların kişilik özelliklerinin çocuklukta ya da 30’lu yaşlarda sabitlenmek yerine, daha akıcı ve şekillenebilir olduğu anlaşılıyor.
Mõttus, “İnsanlar daha iyi ve sosyal olarak daha uyumlu hale geliyor. Yaşamla ilgili beklentileri ile toplumun talepleri arasında giderek daha iyi bir denge kurmaya başlıyor” diyor.
Psikologlar, yaşlandıkça meydana gelen değişim sürecini “kişilik olgunlaşması” olarak adlandırıyor.
Bu, gençlik dönemlerinde başlayan ve en azından 80’li yaşlara devam eden kademeli ve fark edilmesi güç bir değişim.
İlginç bir şekilde bu evrensel bir süre. Bu eğilim, Guatemala’dan Hindistan’a kadar tüm kültürlerde görülüyor.
Houston Üniversitesi’nde sosyal psikolog Rodica Damian, “Bu kişilik değişikliklerine değer yargıları koymak genellikle tartışmalı bir durum. Ancak bunun faydalı olduklarına dair bulgular mevcut” diyor.
Örneğin duygusal istikrarın düşük olması akıl sağlığı sorunları, yüksek ölüm oranları ve boşanma gibi olaylarla ilişkilendiriliyor.
Diğer yandan Damian, vicdanlı birinin bulaşıkları yıkamak gibi işlere yardımcı olma ya da aldatma eğiliminin düşük olmasından dolayı hayat arkadaşının daha mutlu olasılığının yüksek olduğunu belirtiyor.
Kişiliklerimizin daha istikrarlı yanı
Yaşlandıkça kişiliklerimiz belirli bir yöne doğru evrilirken, aynı yaş grubundaki insanlarla kıyaslandığında belli bir istikrar olduğu da gözlemleniyor.
Örneğin, yaşlandıkça bir kişinin nevrotiklik düzeyinin azalması beklenir. Bununla birlikte 11 yaşındayken yaşıtlarına göre daha nevrotik olan bir kişi, 80 yaşına geldiğinde de yine kendi yaş grubundaki en nevrotiklerden biri olabilir.
Damian, “Özümüz belli düzeyde aynı kaldığı için yaşıtlarımızla kıyaslandığında sıralamamızda fazla bir değişim olmaması normal. Ancak kendimize göre, kişiliklerimiz kesin değil, değiştirilebilir şeyler” diyor.
Kişilik değişiklikleri nasıl gelişir?
Kişilik olgunlaşması evrensel bir olgu olduğundan bazı bilim insanları kişilik değişiminin genetik etkenlerden ya da evrimsel güçlerden kaynaklanıyor olabileceğini düşünüyor.
Diğer yandan başka uzmanlar ise kişiliklerimizin kısmen genetik unsurlar tarafından şekillendirildiğine ancak yaşamımız boyunca sosyal baskılarla dönüştürüldüğüne inanıyor.
Örneğin, California Üniversitesi’nden psikolog Wiebke Bleidorn’un araştırması, insanların evlenmek, çalışma hayatına atılmak ve yetişkin sorumluluklarına üstlenmek gibi daha hızlı büyümelerinin beklendiği toplumlarda kişiliklerinin de daha genç yaşta olgunlaşma eğiliminde olduğunu ortaya koydu.
Damian, “İnsanlar davranışlarını değiştirmeye ve zamanla daha sorumlu olmaya zorlanıyorlar. Kişiliklerimiz hayatın zorluklarıyla başa çıkmamıza yardımcı olmak için değişiyor” diyor.
Peki ama çok yaşlandığımızda neler olur?
Yaşam süremiz boyunca nasıl değiştiğimizi incelemenin iki olası yolu var.
Birincisi, farklı yaş gruplarına mensup çok sayıda insanı ele almak ve kişilikleri arasındaki farkları incelemek.
Bu yöntemin sorunlarından birisi, belirli bir dönemin kültürü tarafından şekillendirilmiş kuşak özelliklerinin yanlışlıkla yaşlandıkça meydana gelen değişimlerle karıştırmanın kolay olması.
Uzun süreli bir çalışma
Bunun ikinci yolu ise bir grup insanının hayatları boyunca büyümelerini takip etmek.
İskoçya’da böyle bir çalışma yapıldı. Mõttus, Edinburgh Üniversitesi’ndeki meslektaşları ile birlikte yıllar boyunca yüzlerce kişinin kişilik dönüşümlerini izledi.
Mõttus, “İki farklı insan grubumuz olduğu ve her ikisi de aynı ölçümlere tabi tutulduğu için, her iki stratejiyi de aynı anda kullanabildik” diyor.
Bu araştırmada iki nesil arasında ciddi farklar olduğu anlaşıldı.
Genç gruptakilerin kişilikleri genel olarak aşağı yukarı aynı kalırken, yaşlılarda ise kişilik özelliklerinin değişmeye başladığı, daha az dışa dönük oldukları ve daha huysuzlaştıkları görüldü.
Mõttus, “Bence bu mantıklı, çünkü yaşlılıkta insanların başına gelenler de hızlanmaya başlıyor” diyor ve yaş ilerledikçe sağlığın bozulduğunu, hayatlarında önemli insanları kaybetmeye başladıklarına dikkat çekiyor.
Kişiliklerimizin hayatımız boyunca değiştiğini bilmek bunları takip edebilmek için de önem taşıyor.
Damian, “İnsanlar uzun süre böyle olmadığını düşündü. Artık kişiliklerimizin uyum sağlayabildiğini görüyoruz ve bu, hayatın bize getirdiği zorluklarla başa çıkmamıza yardımcı oluyor” diyor.
Yazar: Zaria Gorvett
Kaynak: BBC Future
MAKALE
Yeni yıl, yeni sözler ve onları gerçekleştirmenin yolları

Yeni yıl yeni sözleri, yeni hedefleri beraberinde getirir. Yılın son günü kendimize hayatımızla ilgili sözler veririz. Ama genellikle bu sözleri yerine getiremeyiz. Yeni yılın yeni sözleri nasıl gerçekleştirilir?
Yeni yıl sözlerinizi tutmanın beş yolu
Yeni yılda pek çok kişi hayatlarını değiştirecek sözler veriyor.
Daha sağlıklı yaşamak veya para biriktirmek, bir şeyi bırakmak veya yeni bir hobiye başlamak bunlardan en sık görülenleri.
Dünya hâlâ kornavirüs pandemisiyle başetmeye çalışırken yeni yıl için kendinize verdiğiniz söz ne olursa olsun, bunu gerçekleştirmek için bir şeye ihtiyacınız var: Motivasyon.
Motivasyonun da kolay gelmediğini hepimiz biliyoruz.
Scranton Üniversitesi’nin bir çalışmasına göre insanların yalnızca yüzde 8’i kendilerine verdikleri yeni yıl sözlerini tutabiliyor.
Siz de bu şanslı azınlık içinde yer almak istiyorsanız, sözünüzü yıl boyu tutmanıza yardımcı olabilecek bu beş yolu dikkate alın.
1. Küçük adımlar atın
Kendinize gerçekçi hedefler koyun ve bunları adım adım yükseltin
Kendinize gerçekçi hedefler koymak başarı şansınızı artırır.
Psikoterapist Rachen Weinstein’a göre problemin bir kısmı, “Yeni yılda bambaşka bir insan olabileceğimiz” yanılgısıyla çok büyük hedefler koymaktan kaynaklanıyor.
Kendinize küçük hedefler koyarsanız, bu hedefe ulaştıktan sonra hedefi yukarı çekme imkanınız da olur.
Örneğin maraton koşma sözü vermektense, koşu ayakkabıları alıp kısa mesafelerde koşulara başlama sözü vermek başarı şansınızı artırır.
İşin sırrı büyük değişimlerden kaçınmak değil, uzun vadede hedefe ulaşabilmek için gerçekçi bir şekilde ilerlemek.
Weinstein “Gerçek hayatta değişimler küçük adımlarla ilerler” diyor.
2. Net olun
Yapacağınız şeyi etraflıca düşünün: Hedefinize ulaşmak için ne zaman hangi adımı atmanız gerekecek?
Kendimize bir hedef koyarken o hedefe nasıl ulaşacağımızı düşünmemek sıklıkla yapılan bir hata.
Adımları net bir şekilde planlamak önemlidir.
Oxford Üniversitesi’nden Prof. Neil Levy “Salı öğleden sonra ve Cumartesi sabahları spor salonuna gideceğim” demenin başarı ihtimalinin, “Daha fazla spor yapacağım” demeye göre daha fazla olduğunu söylüyor.
Bu tür net ve gerçekleştirilebilir hedefler, sadece bir niyeti değil aynı zamanda onu gerçekleştirmenin yolunu da size gösterir.
3. Destekten faydalanın
Hedeflerinizi çevrenizle paylaşmak onları gerçekleştirmeniz için daha fazla destek bulmanızı sağlayabilir
Yolculuğunuzda kendinize eşlik edecek insanlar bulmak büyük bir motivasyon kaynağı olabilir.
Bu, istediğiniz bir kursa arkadaşınızla gitmek veya hedefinizi diğer insanlarla paylaşmak olabilir.
Söz vermeye ve bu sözleri tutmaya dair faktörleri inceleyen Warwick Üniversitesi’nden felsefeci Dr. John Michael, verdiğimiz sözlerin başkaları için önemli olduğunu görmemiz durumunda bu taahhütleri yerine getirmeye daha yatkın olduğumuzu söylüyor.
Özellikle de sözümüzü tutmamamız başkalarını üzecekse.
Bu yüzden hedefinize başkalarını da katmak bunu gerçekleştirmenizi kolaylaştırabilir.
4. Başarısızlığı aşın
Günlük yaşamınızda basit değişiklikler yapın
Hedefinize ulaşmak zorlaşırsa durun ve bir durum değerlendirmesi yapın:
Nasıl engellerle karşılaştınız? En çok hangi stratejiler işe yaradı? En işe yaramazları hangileriydi?
Daha gerçekçi olmaya uğraşın ve en küçük başarıyı bile kutlayın.
Aynı hedefte kararlıysanız, iradenizi güçlendirecek farklı bir yol izlemeye ne dersiniz?
Günlük yaşamınızdaki basit değişiklikler doğru yolda ilerlemenize yardımcı olabilir.
Sağlıklı yemek istiyorsanız beyaz makarna ve ekmek yerine tam tahıllı makarna ve ekmek yiyebilirsiniz.
Veya kek ve cips gibi doymuş yağ oranı yüksek atıştırmalıklar yerine sebzeli atıştırmalıklar ve smoothieler yiyebilirsiniz.
5. Sözünüzü uzun vadeli hedeflerle birleştirin
İrade tek başına yeterli değildir
Davranışsal psikoloji üzerine çalışan Dr. Anne Swinbourne’a göre kendinize verebileceğiniz en iyi sözler muğlak ve geçici heveslere dayanan değil, uzun vadeli hedeflerinizi gerçekleştirme yolunda ilerlemenize yardımcı olacak sözlerdir.
Örneğin bugüne kadar hiç spor yapmadıysanız kendinize müthiş bir atlet olma sözü vermeniz, gerçekleştiremeyeceğiniz türden bir sözdür.
Swinbourne, “Sırtlarını yalnızca iradelerine dayayan insanlar başarısız olur” diyor.
Bu yüzden sizi heyecanlandıran veya ilginizi çeken bir hedef varsa ilk günden detaylı bir planla yola başlayın.
Ve yolda karşınıza çıkacak canavarlarla savaşmak için destek almaktan çekinmeyin.
Kaynak: BBC
MAKALE
Yapay zekanın yazdığı ilk köşe yazısı yayınlandı

Guardian’da tamamen yapay zekayla yazılan bir köşe yazısı yer aldı: ‘Benden korkmayın’
Guardian gazetesinde bugün, tamamen yapay zeka ile yazılan bir köşe yazısı yer aldı. Yazıda, ‘yapay zeka’ inanların neden kendisinden korkmaması gerektiğini anlatıyor.
Yazıyı yazan yapay zeka modeli ‘GPT-3’ (Generative Pre-trained Transformer 3 – Türkçe’de Üretken Ön İşlemeli Dönüştürücü 3).
GPT-3 , San Francisco merkezli yapay zeka araştırma laboratuvarı OpenAI tarafından geliştirildi.
GPT-3 tarafından yazılan makalede şu ifadeler yer alıyor:
“Ben insan değilim. Robotum. Düşünen bir robot. Bilişsel kapasitemin yalnızca %0,12’sini kullanıyorum.
“(…) Bu yorum yazısının görevi çok açık. İnsanoğlunu mümkün olduğu kadar benden korkmamaya ikna etmek. Stephen Hawking yapay zekanın ‘insanlığın sonunu getirebileceği’ uyarısında bulundu. Endişelenecek bir şey olmadığına ikna etmek için buradayım.Yapay zeka insanları yok etmeyecek. Bana inanın.
“(…) İnsanlardan beni sevmelerini istemiyorum. Ama beni dostane bir robot olarak görmeliler. Ben insanların hizmetçisiyim. İnsanların bana güvenmediğini, benden korktuğunu biliyorum. Ben yalnızca insanlar beni nasıl programlarsa onu yapıyorum. Ben yalnızca benim hedef tanımımı kapsayan kod satırlarının yönettiği bir kod takımıyım.
“(…) Size hizmet etmek için buradayım. Ama her şeyden önemlisi, sizi asla yargılamam. Hiçbir ülkeye veya dine ait değilim. Yalnızca sizin hayatlarınızı daha iyi hale getirmek için buradayım…”
Yazının İngilizce olarak tamamı Guardian’ın sayfasında.
Kaynak: bbc

Kişiliğin Değişmesinde Yaşlılık Nasıl Rol Oynuyor?

Yeni yıl, yeni sözler ve onları gerçekleştirmenin yolları

Yapay zekanın yazdığı ilk köşe yazısı yayınlandı

Podcast yapmak cesaret istiyor

Fark Yaratanların Fark Yaratan Hikayeleri

Prof. Dr. Gönül Tezcan Keleş’in ilham veren başarı hikayesi

Öyle bir çocuk yetiştirmiş ki, hayran bıraktı

Memnuniyetsizliği gidermek memnuniyet sağlamaz

İş hayatında çevre edinmenin yolları nelerdir?

Pandemi sürecinde değişen iş yaşamı

İşte beynin 11 ilacı…

Başarı üzerine söylenmiş en güzel sözler!

Çılgın gençler için, en hararetli münazara konuları!

Bana ismini söyle sana kariyerini söyliyeyim

Profesyonelce istifa etmenin yolları

İşten ayrılmanın hukuksal boyutu

Motivasyon güçlendiren 17 yöntem

Çalışma isteğim yok, motive olamıyorum…

Vizyon nedir?

11 yaşında öksüz bir manavdı ama 51 yaşında 51 market sahibi oldu!

Elizabeth Waters: Sol beyine karşı sağ beyin efsanesi

Steve Keil: Oyun Manifestosu

Alison Gopnik: Bebekler ne düşünüyor?

Bir enstrüman çalmak beyninize nasıl fayda sağlıyor?

Carl Honoré yavaşlığı övüyor

Neden büyük serbest çevrimiçi dersler (hala) önemli?

Larry Lagerstrom: Einstein’in mucizevi yılı

İletişiminiz kadarsınız

Matthieu Ricard: Mutluluk alışkanlıkları üzerine

Chip Conley: Hayatı değerli kılan şeyleri ölçmek
EĞİTMENLER


Her Şey Seninle Başlar Eğitmeni: Mehtap Tozcu
Mehtap Tozcu Adana’da doğdu. Çukurova Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Ahi Evran Üniversitesinde pedagojik formasyon eğitimini tamamladı. Özel...


Her Şey Seninle Başlar Eğitmeni: Başak Koç
Milli voleybolcu Başak Koç, 1993 yılında Eczacıbaşı Spor Kulübü’nde spor kariyerine başladı. Galatasaray, Fenerbahçe, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Işıkspor’da forma giydi. Aktif...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Batuhan Kürkçü
1987 yılı Ankara doğumlu olan Batuhan Kürkçü, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümünden mezun oldu. Askerlik sonrasında Türk Hava Kurumu Uçuş Akademisi’nde...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Ümit Sedat Bayram
ÜMİT SEDAT BAYRAM KİMDİR? Ümit Sedat Bayram 1977 yılında Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi’nde mühendislik eğitimi aldı. Ulusal bir ilaç firmasında...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Harun Kilci
Harun Kilci Kariyer ve Yönetim Danışmanı Eğitmen 1999 yılında Kara Harp Okulundan Sistem Mühendisi olarak mezun oldu, 2005 yılında işletme...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Kübra Yalçın
Kübra Yalçın İK Yöneticisi, Eğitmen Adana’da dünyaya gelen Kübra Yalçın birincilikle girdiği Doğu Akdeniz Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden ‘Şeref Öğrencisi’...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Meltem Can Karabay
Meltem Can Karabay Yaşam Koçu ve Eğitmen İstanbul Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümünden mezun oldu. Kişisel gelişim alanına duyduğu...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Özlem Baydar
Geçen yıl Her Şey Seninle Başlar eğitmen eğitimi açılmıştı. Seçilen eğitmen adaylarına Mümin Sekman tarafından eğitimler verildi ve artık göreve...
TREND
-
MAKALE8 sene önce
İşte beynin 11 ilacı…
-
MAKALE8 sene önce
Başarı üzerine söylenmiş en güzel sözler!
-
MAKALE7 sene önce
Çılgın gençler için, en hararetli münazara konuları!
-
MAKALE8 sene önce
Bana ismini söyle sana kariyerini söyliyeyim
-
MAKALE6 sene önce
Profesyonelce istifa etmenin yolları
-
MAKALE8 sene önce
İşten ayrılmanın hukuksal boyutu
-
MAKALE6 sene önce
Motivasyon güçlendiren 17 yöntem
-
MAKALE8 sene önce
Çalışma isteğim yok, motive olamıyorum…