MAKALE
Korku ve kaygılarınızın esiri olmayın!

Korku, kaygı ve stres üçlüsü sıradan bir günü kabusa çevirebilir! Tabii ancak siz buna izin verirseniz… Günlük yaşamda stres, korku ve kaygıyla baş etmek için 14 alternatif yol bu yazıda sizi bekliyor. İşte korku ve kaygılara karşı etkisini kısa sürede gösteren o çözümler…
Korku, stres ve kaygıyı yenebilmek için 14 yol
İnsanoğlu geçmişten beri, bir şeyin gelip de bize zarar vereceği, veya bizi yemeye çalışacağı korkusuyla yaşamıştır. Hiçbir zaman gerçekleşmeyecek bir durum olsa bile, bunun kaygısını, korkusunu, stresini ömrü boyunca yaşamıştır.
Aşağıda, bir kısmı jilet keskinliğinde dişlere sahip olan hayvanlar göreceksiniz. Onların hepsi sizin iyiliğiniz için aşağıda toplanmışlar. Zihninizi eğiterek, onu sakinleştirmenize yardımcı olacaklar.
Stres, korku ve kaygının önüne geçebilmenizi sağlayacak, günlük hayatta uygulayabileceğiniz yöntemler.
1. Derin nefes alın
Derin nefes almak, huzursuzluk içinde olan metabolizmanızı rahatlatacak bir eylemdir.
2. Korktuğunuz şeyler ile ilgili kendinizi gözlemleyin
Kendinizi gözlemleyip eksik yönlerinizin farkına varın. Eksik yönleriniz, toplum içinde köpek gezdirmek de, bir toplantıda sunum yapmak da olabilir. Korkularınızın önüne geçerek, bu yönlerinizi geliştirmeye çalışın.
3. Yersiz korkularınızın hayat kalitenizi düşürmesine izin vermeyin
Bir şeye karşı bir korkunuz var ise bile, bu sizin tüm hayatınızın kalitesini etkilememeli. Korkularınızın önüne geçemiyorsanız da, onun kendi sınırı dışına çıkmasına izin vermeyiniz.
4. Egzersiz yapın
Egzersiz yapmak birçok açıdan metabolizmanız için faydalıdır. Vücudunuzun endorfin salgılamasını sağlar, bağışıklık sisteminizi güçlendirir ve vücut ısınızı yükseltir.
5. Kaygılarınızı coşku hali gibi yorumlayın
Yapılan araştırmalara göre, normalde kaygı duyulabilecek durumları, keyif alınabilecek hadiseler gibi yorumlayan insanlar hayatlarından daha fazla keyif alabiliyorlar. Bir barda karaoke gecesinde şarkı söyleyen birisinin, diğer insanların düşüncelerini dert edip, kaygı ve stres hissetmesi yerine, o andan keyif alması gibi.
6. Büyük resme bakın
Bir liste hazırlayın, hayatınızda iyi ve kötü giden şeyleri alt alta sıralayın. Bazen sadece yaşadığınız üzücü hadiselere odaklanır, hayatınızda güzel şeylerin de yaşandığının farkına varamazsınız. Bu liste göremediğiniz güzellikleri görebilmenize yardım edecektir.
7. Bu sefer doğru yoldasınız
Hayatta kalma içgüdümüz bizi etrafımızdan gelebilecek tehlikelere karşı korumaya planlanmıştır. O yüzden zihninizin size, kötü bir şey olabileceğini söylemesi çok normaldir. Ancak bu sefer doğru yoldasınız ve kötü bir şey olmayacak, bunun farkında olun.
8. Deneyimler birer oyundur
Hayatınızı koca bir oyun alanı gibi düşünün. Bir şeyler kötü mü gidiyor? baştan başlarsınız veya farklı bir yolu denersiniz.
9. Sahip olduğunuz değerlerin farkına varın
Kendinize bir hedef berlirlemeden evvel, sahip olduğunuz değerleri düşünün. Desteklerini hiç bir zaman esirgemeyen aileniz, veya başarılı kariyeriniz gibi. Bu değerlerin sizi, ulaşmanız gereken hedefe nasıl daha kolay ulaşmanızı sağlayacağını düşünün.
10. Başkalarına yardım edin
Bir başkasına yardım ederken, sahip olduğumuz negatif düşünceleri çok fazla anımsamayız. Genel bir pozitif ruh hali içine bürünürüz.
11. Kahve için
Düzenli kahve tüketiminin, stresli durumlara karşı bizi daha güçlü kıldığı söylenmekte.
12. Meditasyon yapın
Zihninizi yaşadığınız güne odaklanması konusunda eğitin. Ne gelecekte başınıza gelebilecek kötü olaylar, ne de geçmişte yaşadığınız pişmanlıklar bugünü keyifsiz geçirmenize sebep olmamalı.
13. Kendiniz ile konuşun
Bir araştırmaya göre, toplum önünde yapacağınız konuşma için prova yapıyorken, “ben” yerine, “sen” veya kendi isminizi kullanırsanız, daha başarılı bir konuşma yapma ihtimaliniz yükselmektedir.
14. Stresli olmanın pozitif yanları da var
Bilim adamları, stresli olmanın anlam yüklü bir hayat yaşadığınızın göstergesi olduğunu söylüyor. Siz de, yaşadığınız hayattan daha fazla keyif alabilmek için, stresli durumların pozitif etkilerinin de olabileceğini düşünün.
Kaynak: www.peneplen.com
Kigem.com Kişisel Gelişim Merkezi’nin kısaltmasıdır. Türkçedeki ilk kişisel gelişim ve sosyal başarı portalıdır. Yazar Mümin Sekman tarafından yayın hayatına sunulmuştur. 2000 yılında yayına başlayan site, 19 yıldır kesintisiz bir şekilde geliştirici yayınlarına devam etmektedir. Sitenin yıllık ziyaretçi sayısı 5.000.000 kişiyi aşmaktadır. İçeriği uzman bir ekip tarafından özenle hazırlanmaktadır.

Bunlar da İlgini Çekebilir
MAKALE
Paranın ne kadarından sonrası mutluluk getirmiyor?

Para ile mutluluğun pozitif bir ilişkisi var. Fakat mutluluğun ilişkide olduğu toplumsal değerler de var. Sizce uzun vadede hangisi daha çok mutluluk getiriyor?
Prof. Murat Şeker: İstanbul’da mutluluk sınırı 8 bin lira
“Ancak bu noktadan sonra gelir artsa da mutluluk düzeyi değişmiyor”
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker, ‘Mutluluk Ekonomisi’ üzerine yaptığı son araştırmasında, İstanbul’da 7 bin 500 kişiyle yüz yüze görüşüldüğünü, mutluluk ile gelir arasındaki ilişkinin araştırıldığını açıkladı. Şeker, “İstanbul’da aylık 7 bin 500-8 bin TL bandına kadar artan gelir mutluluğu artırıyor. Ancak bu noktadan sonra gelir artsa da mutluluk düzeyi değişmiyor. Hatta daha yüksek gelire sahip olanlarda gelir artmasına karşılık mutluluk düzeyi değişmezken, stres faktörünün de yükseldiği gözleniyor” ifadesini kullandı.
Araştırmaya katılanlara genel olarak mutluluk düzeylerini belirtmeleri istendiğinde yüzde 15’inin mutsuz olduğunu, yüzde 48’inin ne mutlu ne mutsuz olduğunu, kendini mutlu hissedenlerin oranının ise yüzde 37 olduğunu aktaran Şeker, “İstanbul’da mutluluk düzeyi 10 üzerinden yapılan değerlendirmede ortalama değer 5.8 olarak saptandı” diye konuştu.
Prof. Dr. Şeker, uluslararası çalışmalarda sorgulanan günlük deneyimlerin, bu çalışmada da sorgulanarak analiz edildiğini ifade ederek şunları aktardı:
“Buna göre İstanbullular arasında ‘dün kahkaha attım’ diyenler yüzde 43, eğlenenler yüzde 48, kendini mutlu hissedenler ise yüzde 52 oranında temsil edildi. Buna karşılık üzgün olanlar yüzde 41, endişeliler yüzde 40, stresli olanlar ise yüzde 44’te kaldı. Mutluluk ile yaş arasındaki ilişkiye bakıldığında ise yaş azaldıkça mutluluk düzeyinin yükseldiği ortaya çıktı. Özellikle 15-24 yaş arası gençler, 40’lı yaşlardakilerle kıyaslandığında göreceli olarak kendini daha mutlu hissediyor.”
Evli – bekar farkı var
Kadınlarla erkekler arasında mutluluk düzeyi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığın olmadığına dikkati çeken Prof. Dr. Şeker, ancak evli olanların bekarlara göre kendilerini daha mutlu algıladığını söyledi.
Prof. Dr. Şeker, araştırmaya katılanların gelirleri ile mutluluk algısına ve günlük deneyimine ilişkin sorulara verilen yanıtlar birlikte incelendiğinde, gelir artışının bir noktaya kadar mutluluğu artırmada etkili olduğu, ancak devamında gelen gelir artışının mutluluğu artırmakta yeterli olmadığının görüldüğünü söyledi.
Uluslararası literatüre uygun bir şekilde sonuç aldıklarını belirten Prof. Şeker, sözlerine şöyle devam etti:
“İstanbul’da yaşamanın maliyetinden kaynaklanıyor”
“İstanbul’da aylık 7 bin 500-8 bin TL bandına kadar artan gelir mutluluğu artırıyor, ancak bu noktadan sonra gelir artsa da mutluluk düzeyi değişmiyor. Hatta daha yüksek gelire sahip olanlarda gelir artmasına karşılık mutluluk düzeyi değişmezken, stres faktörünün de yükseldiği gözlendi. Bu durum İstanbul’da yaşamanın maliyetinden kaynaklanıyor.
İstanbul’da aylık 7 bin 500-8 bin TL bandı, yaşanabilirlik düzeyini gösteriyor.
Başka bir deyişle aylık gelir 2 bin TL’den 3 bin TL, oradan 5 bin TL’ye ve devamında 7 bin 500-8 bin TL’ye yükseldiğinde bireyin yaşam standardı belli bir seviyeye ulaşıyor. Bu seviyeye ulaşana kadar artan gelir, mutluluğunun da artmasını sağlıyor. Ancak kabul gören belli bir yaşam standardına ulaşıldığında, artan gelir mutluluğu artırmakta yeterli olmuyor. Aile, sağlık gibi diğer faktörlerin önemi daha fazla artıyor. İstanbul’da bu sınır 7 bin 500-8 bin TL bandında gerçekleşiyor.”
Prof. Dr. Şeker, araştırmada bir senaryo sorusu ile göreli zenginlik ile mutlak zenginlik arasındaki ilişkiyi de incelediklerini belirterek, göreli zenginliğin toplum tarafından daha fazla önemsendiğini söyledi.
Bu bağlamda deneklere, iki iş teklifi aldıklarında hangisini seçeceklerinin sorulduğunu belirten Şeker, şunları aktardı: “Bu tekliflerden ilkinde iş yerinde ortalama maaş 10 bin TL iken 8 bin TL teklif ediliyorken, ikinci teklifte ise iş yerinde ortalama maaş 5 bin TL iken 7 bin TL teklifi sunuluyor. Deneklerin yüzde 73’ünün ikinci teklifi, yani mutlak olarak daha az ama göreli olarak yüksek olan teklifi tercih ettiği görülüyor. Dolayısıyla toplumda bireylerin böyle bir iktisadi kararda rasyonel davranmadığı, etrafındaki ortalama gelire göre kendini konumlandırmak istediği ortaya çıkıyor.”
Kaynak: www.t24.com.tr
MAKALE
Robotlarla mülakata girmeye hazır mısınız?

Yapay zeka artık şirketlerin işe alım süreçlerinde de rol almaya başladı. İnsan kaynakları departmanının yeni çalışanı yapay zeka başvurularınızı değerlendirmek üzere sizleri bekliyor. Peki ya siz robotlarla mülakata girmeye hazır mısınız?
Yapay zeka işe alımı nasıl etkileyecek?
Her alanda yapay zeka kavramı tartışılırken elbette işe alım süreçleri içinde en çok konuşulan konuların arasında bu kavramın etkileri var. Peki yapay zeka işe alım için neden önemli? Gelecekte neleri değiştirecek?
Yapay zeka kavramı artık her yerde ve neredeyse her alanda karşımıza çıkıyor. Yapay zeka teknolojisi her geçen gün gelişiyor ve yeni kullanım alanları buluyor. Bilim insanları ve mühendisler insanların hastalıklarına tanı koyabilen yapay zeka doktorlar geliştiriyor. Facebook terörle ilgili olabileceğini düşündüğü içerikleri yapay zeka sayesinde tespit ediyor. Yapay zeka en karmaşık zeka oyunlarını mükemmel şekilde oynayabilmeyi kendi kendine öğrenebiliyor. Hatta resim ve müzik bile yapabiliyor.
İşe alımda yapay zeka çok uzak değil
Yapay zekanın işe alımlarda aktif olarak kullanılmaya başlanması da artık çok uzakta değil. Yapay zeka tabanlı pek çok yazılım bugün bile dev firmalarda işe yapılırken kullanılıyor. Örneğin Avrupa’da büyük bir iletişim merkezi, yedi farklı dilin akıcılığının test edilmesi gereken bir işe alım sürecinde dil uzmanları kullanmak yerine yapay zeka algoritmalarını kullandı. Her aday ile AI uygulaması kullanılarak bir telefon görüşmesi yapıldı. Konuşma sırasında adayların dil akıcılığı ve iletişim becerileri yapay zeka tarafından değerlendirildi. Sonuçlar son derece verimliydi
Hızlı ve isabetli
Firmaların işe alım yaparken beklentileri hemen hemen aynı. Bütün firmalar uzmanları sayesinde açık olan pozisyonlara yetenek, tecrübe ve karakter özellikleri bakımından en uygun adayları yerleştirmek istiyor. Ancak sorun şu ki uzmanlar ne kadar tecrübeli ve yetenekli olurlarsa olsunlar hiçbir zaman mükemmel değiller. Çok fazla veriyi akıllarında tutmak ve bunları kısa sürede işleyerek adayın uygunluğunu değerlendirmek insan işe alımcılar için gerçekten çok zor. Bu da verimsiz sonuçlara neden olabiliyor.
Önyargısı yok
Öte yandan yapay zeka insanların sahip olduğu dezavantajlara sahip değil. Milyonlarca kişilik bir veri bankasına erişimleri olabilir. Bu veriyi kullanarak gelecek vadetmeyen adayları anında eleyebilir ve milyonlarca kişi içinden işe en uygun adayı saniyeler içinde belirleyebilir.
Üstelik hepsi bu da değil. Doğru kriterlerle programlanmış bir yapay zeka insan işe alım uzmanının sahip olduğu önyargılara da sahip olmayacağından birini işe alırken ona sıfır önyargı ile yaklaşabilir. Elbette bu durum suistimale de açık. Eğer yapay zeka belirli bir gruba karşı negatif yaklaşacak şekilde programlanırsa işler değişir. Söz konusu gruptan kimseler daha eleme sürecinin en başında değerlendirme dışı tutulabilir ve yeni tür bir ayrımcılığa maruz kalabilir. Bu nedenle işe alım yazılımlarının suistimal edilmeyecek şekilde kullanılmamalarına ilişkin etik kurallar koyulması da gerekebilir.
Dil ve kültür bariyerlerinden etkilenmiyor
Günümüzde global şirketler pek çok farklı ülke ve kültürden çalışanı bünyesinde barındırıyor. Global şirketlerde işe alım süreçleri bu yüzden çok daha karmaşık hale gelebiliyor. İnsan kaynakları uzmanları da bu karmaşadan ciddi şekilde etkilenebiliyor. Diller farklı kültürler farklı algılar farklı olunca hangi insanın doğru aday olduğunu bulabilecek gerçek bir çıkmaza dönüşüyor. Yapay zeka ise dil, kültür ve algı açmazlarından muaf. Üstelik yeni geliştirilen işe alım yazılımları yani yapay zekalar pek çok farklı dilde üstelik telefonda bile iş görüşmesi yapabiliyor ve son derece isabetli yerleştirmeler yapabiliyor.
Peki AI insan işe alım uzmanlarını tamamen devre dışı mı bırakacak?
Bu sorunun yanıtı elbette hayır. İşe alım kriterleri belirleyecek olanlar, insanlarda neler aradıklarını bildirenler yine insan uzmanlar olacak.
Kaynak: www.kariyer.net
MAKALE
Tarihin ilk hackerıyla tanışmak ister misiniz?

Bilgisayar çağı boyunca birçok şifreleme yöntemi geliştirildi ve kırıldı. Peki bu şifreler hayatımıza ne zaman girdi? İşte bir bilgisayarın şifresini kıran ilk insan Allan Scherr ve hikayesi…
Allan Scherr: Bilgisayar şifresi kıran ilk hacker
1962 yılında ABD’nin en prestijli üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ndeki (MIT) bilim insanları bilgisayarların güvenliği için yeni bir sistem geliştirdi: Şifre.
Zaman paylaşımlı işletim sistemini (CTSS) kullanan MIT’li araştırmacılar, o dönem bilgisayarları paylaşmak zorundaydı ve kullanım süreleri kısıtlıydı.
Farklı kullanıcıların dünyanın farklı yerlerinden ve bir telefon ağı aracılığıyla girdiği sistemi sömürenler de yok değildi.
Nihayetinde her çalışana sisteme erişmesi için kişisel bir şifre verilmesine karar verildi.
Günümüzde bilgisayar ve internet teknolojileri için güvenlik olmazsa olmaz. 1960’lı yıllarda ise şifre kavramı bilgisayar dünyası için çok yeniydi.
Tüm şifrelere giden dosya
Bilgisayar bilimci Fernando Corbató’nun geliştirdiği bu sistemle bilgisayara girenler, kendilerine ayrılan süre bittiğinde sisteme yeniden giriş yapamıyordu.
Ancak her güvenlik sistemi gibi bunu da istismar edecek biri çıktı: MIT’de yüksek lisans eğitimini sürdüren genç bilgisayar bilimci Allan Scherr.
Scherr, yüksek lisans tezi için bu sistemin performansını ölçmeliydi. Ancak toplamda sadece 10 saati vardı:
“Bu sistemdeki farklı değişkenleri ölçebilmem için özel erişim iznim vardı. Yaklaşık 30 simulasyon hazırlamalıydım ama bana ayrılan süre çok azdı. Daha çok süre istedim ve reddettiler. Ben de bana ayrılan süreyi sıfıra indirmenin yolunu buldum.”
Scherr önce tüm şifrelerin toplandığı ‘Gizli kullanıcı şifreleri’ isimli dosyayı buldu. Dosya isminde ‘gizli’ kelimesi özellikle tersten yazılmıştı.
Kimsenin haberi bile olmadan bu dosyayı yazdırmanın bir yolunu bulan Scherr, sistemde kullanılan tüm kişisel şifrelerin bir kopyasına sahip oldu.
“Artık sisteme istediğim zaman ve sürede girebiliyordum” diyen Scherr, arkasını kollaması için bir de suç arkadaşı buldu.
Programın finansal yöneticisine sus payı olarak şifrelerin listesini el altından vermeyi teklif etti, o da kabul etti.
Scherr patronlarından bazılarının sistemlerini hacklemekle kalmayıp, arkasında onlarla dalga geçen mesajlar bırakıyordu.
‘Kafamı bir sürü şifreyle doldurmaktan hoşlanmıyorum’
1960’lu yıllardan sonra şifre kullanımı günlük hayatın bir parçası olmaya başladı.
Hava limanlarında da yolcu bilgilerine erişim için şifreler kullanılmaya başlandı. 1970’li yıllarda artık banka müşterileri hesap bilgilerine bu sistemle ulaşıyordu.
1980’lere gelindiğinde şifre gerektiren paylaşımlı bilgisayarların kullanımı yaygınlaştı.
Şifre, ekmek ve su gibi en temel ihtiyaçlarımızdan biri haline geldi.
Scherr’e göre, bir gün uyanıp da kendi yaşamımıza erişimimizin engellendiğini öğreneceğimiz yakın:
“Bence şimdiden bunu yaşıyoruz. Telefona pin kodunu birkaç kez yanlış giriyoruz, telefon devre dışı kalıyor.”
MIT’yi bitirdikten sonra 30 yıla yakın IBM teknoloji şirketinde çalışan Scherr, IBM’in yazılım sistemi ve uygulama ve mini bilgisayarlarla iletişim ağını geliştiren kişiydi.
Peki bilgisayar endüstrisinin ilk hackerlarından Scherr, başkalarının onun şifresini kırmasını nasıl engelliyor?
‘Kırılamaz şifre’nin formülü ne olabilir?
Sherr’in yanıtı şaşırtıcı:
“Kafamı bir sürü şifreyle doldurmaktan hoşlanmıyorum.
“Ezberlediğim uzun ve karmaşık tek bir şifre var, tüm şifrelerimi yöneten bir uygulamaya girmemi sağlıyor.”
Kaynak: www.bbc.com

Paranın ne kadarından sonrası mutluluk getirmiyor?

Robotlarla mülakata girmeye hazır mısınız?

Tarihin ilk hackerıyla tanışmak ister misiniz?

Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Batuhan Kürkçü

Mutlu olma korkusu: Çerofobi nedir?

2019’un rengi belli oldu!

Beyninize format atmak ister misiniz?

Hatalı kararları azaltıp, doğru kararları artırma yolları

Başarılı kadınların 7 sırrı

Zorluklara karşı Stoacılık!

İşte beynin 11 ilacı…

11 yaşında öksüz bir manavdı ama 51 yaşında 51 market sahibi oldu!

Başarı üzerine söylenmiş en güzel sözler!

Beyni geliştiren 11 yöntem

Çılgın gençler için, en hararetli münazara konuları!

Özgüven nasıl kazanılır?

Kişilik bozuklukları kaça ayrılır, belirtileri nelerdir?

Vizyon nedir?

İşten ayrılmanın hukuksal boyutu

Bana ismini söyle sana kariyerini söyliyeyim

Hatalı kararları azaltıp, doğru kararları artırma yolları

Siz ne tip anne babasınız?

Chobani’nin patronu nereden nereye geldi?

Sinan Canan: İnsanın Fabrika Ayarları!

Stephen Cave: Ölüm gerçeğiyle yüzleşmekten korkuyor musunuz?

Louie Schwartzberg: Güzel bakalım, güzel görelim…

Sam Harris: Arap saçını sadece ‘bilim’ çözer…

Antonio Damasio: Beyni dinlendirme yolları…

Nilofer Merchant: Sağlam kafa hareketli vücutta bulunur!

Daniel Wolpert: Beynin esas görevleri nelerdir?
EĞİTMENLER


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Batuhan Kürkçü
1987 yılı Ankara doğumlu olan Batuhan Kürkçü, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümünden mezun oldu. Askerlik sonrasında Türk Hava Kurumu Uçuş Akademisi’nde...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Ümit Sedat Bayram
ÜMİT SEDAT BAYRAM KİMDİR? Ümit Sedat Bayram 1977 yılında Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi’nde mühendislik eğitimi aldı. Ulusal bir ilaç firmasında...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Harun Kilci
Harun Kilci Kariyer ve Yönetim Danışmanı Eğitmen 1999 yılında Kara Harp Okulundan Sistem Mühendisi olarak mezun oldu, 2005 yılında işletme...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Kübra Yalçın
Kübra Yalçın İK Yöneticisi, Eğitmen Adana’da dünyaya gelen Kübra Yalçın birincilikle girdiği Doğu Akdeniz Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden ‘Şeref Öğrencisi’...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Meltem Can Karabay
Meltem Can Karabay Yaşam Koçu ve Eğitmen İstanbul Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümünden mezun oldu. Kişisel gelişim alanına duyduğu...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Özlem Baydar
Geçen yıl Her Şey Seninle Başlar eğitmen eğitimi açılmıştı. Seçilen eğitmen adaylarına Mümin Sekman tarafından eğitimler verildi ve artık göreve...
TREND
-
MAKALE6 sene önce
İşte beynin 11 ilacı…
-
MAKALE6 sene önce
11 yaşında öksüz bir manavdı ama 51 yaşında 51 market sahibi oldu!
-
MAKALE6 sene önce
Başarı üzerine söylenmiş en güzel sözler!
-
MAKALE6 sene önce
Beyni geliştiren 11 yöntem
-
MAKALE5 sene önce
Çılgın gençler için, en hararetli münazara konuları!
-
MAKALE6 sene önce
Özgüven nasıl kazanılır?
-
MAKALE6 sene önce
Kişilik bozuklukları kaça ayrılır, belirtileri nelerdir?
-
MAKALE6 sene önce
Vizyon nedir?