MAKALE
Issız adam olmak kişilik bozukluğu
Issız adam, sadece var olmanın kendisinin değerli bir şey olduğunu hissedemedikçe bu aynalara bağımlılıktan kurtulamıyor.Ama bu onun var oluşuna bir katkı sağlamıyor.

’Issız adam’ psikolojisini Dr. Mustafa Ulusoy’a sorduk. TVNET kanalında yaptığı ’Film Şeridi’ programında filmlerin psikolojik yönlerini tartışan Ulusoy, filmdeki ’ıssız adam’ın ve geçek hayattaki binlerce benzerinin ruh halini bizim analiz etti.
MUSTAFA Ulusoy hem 16 yıllık bir psikiyatr hem de bir yazar. Bu iki konuyu buluşturmayı da iyi biliyor. Zira şu ana kadar yazdığı kitaplarında çoğunlukla terapi odasında olup bitenlerden beslendiğini söylüyor. Nitekim Ulusoy’un son çalışması olan ’İnsanın Temel Acıları Üçlemesi’nin 2004 tarihli ilk kitabı ’Aynalar Koridorunda Aşk’ ve geçen ay piyasaya çıkan ikinci kitabı ’Giderken Bana Bir Şeyler Söyle’de de anlattığı kahramanlar psikiyatr olarak bugüne kadar tanıdığı, dinlediği, tedavisini üstlendiği hastalarının öykülerinden ve psikolojik özelliklerinden izler taşıyor.
Ancak bu kahramanlardan biri özellikle dikkat çekici. Çünkü bu iki romanın ana kahramanlarından olan ’Gri’, psikolojik ve karakteristik yapısıyla son günlerin en çok konuşulan filmi ’Issız Adam’ın sevemeyen, bağlanamayan, sorunlu başkahramanıyla aynı özelliklere sahip.
Bir psikiyatr ve yazar olarak hastalarınızın hikayelerini kitaplarınıza yansıtıyorsunuz değil mi?
Yazdığım kitaplarda psikiyatri odasında olup bitenlerden izler çok var. Meslekte tecrübe kazandıkça belli kişilik özellikleri ve sorunları olan belli karakterler de zihninizde oluşmaya başlıyor. Bu karakter tiplerini de romanlarımda kullanıyorum.
’Aynalar Koridorunda Aşk’ ve ’Giderken Bana Bir Şeyler Söyle’ romanlarınızda temel kişilik özellikleri taşıyan kahramanlar var. Kimler bunlar?
Örneğin ’Kırmızı’ temelde var oluşsal olarak kendi değerini hissedemeyen ve o değeri başkaları üzerinden almaya çalışan bir kişilik. Onun için seçilmek çok önemli. Sevilmemekse ölüme eşdeğer. ’Sarı’, babası öldükten sonra kendi hayatını da yok gibi hisseden ve bu sebeple terapiye başlayan bir karakter. ’Beyaz’ bilge kişi; geçmişinde çok acılar ve zorluklar yaşamış, ama sonuçta aşkın bir boyutuna ulaşmayı becerebilmiş biri. ’Mavi’ ise terapistimiz; el yordamıyla hastalarına yardım etmeye çalışan, iyi niyetli ama hayatla ilgili açmazları olan biri.
ISSIZ DEĞİL NARSİST ADAM
Bir de ’Gri’ karakteri var. O da ’Issız Adam’ filminde izlediğimiz ana karakterin bir örneği. ’Gri’ ve Issız Adam gibi sevemeyen, bağlanamayan bu karakterlerin ruhsal yapısı, kişilik özellikleri nedir?
’Issız Adam’ filmindeki karakter ıssız değil aslında narsist adam. Oradaki karakterin temel özelliği narsistik öğeleri barındırması. Peki, nedir narsist karakter? Hepimizin bir varlığı vardır. Bütün her şeyden, insanlardan, nesnelerden bağımsız olarak yine varız. Ama çocukluktan itibaren ebeveyn etkileşimleri, travmalar, hayal kırıklıkları gibi şeyler sebebiyle var oluşumuzun değersiz olduğu hissine kapılmışsak, bu bize müthiş bir acı verir.
İşte temelde böyle hisseden ve bu acıyı gidermek, kendi var oluşunu hissedebilmek için etrafında birçok aynaya ihtiyaç duyan kişiler narsist kişilerdir. O aynalar da çevrelerindeki diğer insanlar… Narsist kişiler dışarıdan çok kibirli gibi görünseler de kişisel dünyalarına girdiğimizde ötekine bağımlılığın daha çok olduğunu, onlara ihtiyaçlarının daha büyük olduğunu görürüz. Aynada görüntüleri yoksa kendilerini de yok gibi algılıyorlar. O yüzden ötekiler için değerli olma arayışına giriyorlar. Onlar için çok değerli olmak, böylece kendilerini dev aynasında görebilmek istiyorlar. Ötekinin dünyasında değerli olabilmenin 3-5 yolu var: Şan, şöhret, zenginlik… Bir de aşk. Zira aşk bir öteki varlığın dünyasında değer bulma çabasından başka bir şey değildir. Ve insanlar kendilerini ne kadar çok değersiz hissediyorlarsa o kadar daha sık aşık olma ihtiyacı hissediyorlar.
Filmdeki karakterin hangi davranışlarında görebiliyoruz narsist kişilik özelliklerini?
Mesela lokantasına giriyor el çırpıyor, çalışanları etrafına hemen toplanıyor. Onun çevresine topladığı çalışanlarının hepsi onun için birer ayna hükmüne geçiyor. Çünkü yok gibi hissediyorsan sana hayranlık duyan insanlar topluluğunun çevrende olmasına ihtiyaç duyuyorsun. Zaten narsistler tüm ilişkilerini son derece iyi organize ederler ki çevrelerinde bir hayranlık oluşturup kendilerini dev aynalarında görebilsinler. Mesela filmde merdivende bir çalışanıyla şarap içtiği bir sahne var; ona ’niye lüks marka olan şarabı açmadın’ diyor. O da bir narsistik yatırım işte. ’Bak ben ne kadar cömert bir patronum gör’ mesajı veriyor ve bunu kendine yönelik bir yatırıma dönüştürüyor. Narsist kişiler çevrelerindeki tüm insanları, ilişkileri, aşkları kendi varlıklarını hissedebilmek için birer araç olarak görüyor.
YALNIZLIĞA MAHKUMLAR
Kadınlara neden çekici geliyor bu adamlar?
Çünkü narsist kişiler karşısındakilerin gözünde değer kazanmak için ilişkinin başında inanılmaz ayartıcı davranışlar yapıyorlar. Esprili, neşeli davranışlar, karşısındakini özel hissettiren jestler narsist kişilikte çok fazla görülüyor. Filmde de bunu görüyoruz. Kızın en sevdiği kitabı buluyor, ona yemek pişiriyor, beklenmedik anlarda sürprizler yapıyor, ’evimde uyuyan ilk kadın sensin’ diyerek bir çok ayartmayla kıza kendini özel hissettiriyor. Yani kızı kendisine aşık edecek şekilde davranıyor. Niye? Onun dünyasında önemli olduğunu, dolayısıyla kendi varlığını hissedebilmek için. Ama kız ona aşık olduğunda, narsist kişilik için o ilişkinin bütün cazibesi bitiyor. Çünkü burada bir kere daha kendi dev yansımasını görüyor. Ama bu onun var oluşuna bir katkı sağlamıyor. Issız adam, sadece var olmanın kendisinin değerli bir şey olduğunu hissedemedikçe bu aynalara bağımlılıktan kurtulamıyor.
İlişki bir tehdit midir bu insanlar için?
İlişki uzun vadeli bir yere doğru gitmeye başladığı zaman evet. Çünkü bu ’artık tek bir aynan olacak’ demektir. Başka kızlar, kadınlar yok. Karşısındaki kız ’ben seni istediğin gibi gösterebilirim, seninle ilgilenir, seni önemser, sana değer verir, var oluşuna katkıda bulunabilirim’ dese de, narsist bir kişilik açısından tek ayna asla yetmiyor. O, bir değil binlerce kadının ilgisini istiyor. Dünyanın kendisi ayna olacak, muhteşem bir şekilde onu yansıtacak. Filmde de ilişki bu noktaya geldiğinde adam her şeyi bitiriyor. Parayla bu işi yapan kadınlarla birlikte olması da bu yüzden; her şey kendi kontrolünde.
Peki, bu ıssız adamların sonu ne oluyor?
40-50 yaş onlar için kritik. Yavaş yavaş cazibelerini kaybediyorlar. O ana kadar kalıcı ve sağlıklı ilişkiler kuramadıkları için yalnız olduklarını acı bir şekilde fark ediyorlar. Depresyona giriyorlar. Çoğunlukla hayatları yalnız geçmeye mahkum oluyor. Onları iyileştirebilecek şeyse sevginin ötesinde karşılıklı özen, ilgi, merhamet ve şefkatin olduğu sağlıklı, samimi ve sahici bir ilişki. Çünkü ilişkiler insanı dönüştürüyor.
20. YÜZYIL HAZ ÇAĞI
Issız adamlar bu kadar çok mu? Onları böyle ıssız yapan nedir?
20. yüzyıl narsizm çağı. Bunu sosyologlar da söylüyor. Özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra tüm dünyada kişilik bozukluklarında ciddi bir artış oldu. Borderline, narsist kişilik bozukluklarına doğru bir kayma oluştu. Çünkü savaşta onca insanın ölmesinin yarattığı travma insanları var oluşu sorgulamaya itti. Hayatı en iyi şekilde değerlendirmek arzusuyla kendi hayatlarına odaklanıp kendilerini mutlu etmeye ve haz duymaya yöneltti.
Bizde de 12 Eylül döneminden sonra narsist kültürün daha egemen olduğunu, narsist kişilik bozukluğuna eğilimin arttığını gözlemliyoruz. Haliye ıssız adam karakteri bugün artık çok görülen bir kişilik tipi olmaya başladı. Modern kültür de bize her şeyde her an arzularımızı tatmin edip haz içerisinde yaşamamızı söylüyor. Ama bir şeyle yetinmemek, çok şeyin peşinde koşarken her şeyi kaybetmek modern insanın en büyük handikaplarından biri. Çünkü modern kültür her şeyi bize vermeyi vaat ederken aslında hiçbir şeyi vermiyor, her şeyi elimizden alıyor.
Yazar: Mine Akverdi
Kaynak: www.yoneticilikokulu.com
Kigem.com Kişisel Gelişim Merkezi’nin kısaltmasıdır. Türkçedeki ilk kişisel gelişim ve sosyal başarı portalıdır. Yazar Mümin Sekman tarafından yayın hayatına sunulmuştur. 2000 yılında yayına başlayan site, 19 yıldır kesintisiz bir şekilde geliştirici yayınlarına devam etmektedir. Sitenin yıllık ziyaretçi sayısı 5.000.000 kişiyi aşmaktadır. İçeriği uzman bir ekip tarafından özenle hazırlanmaktadır.

MAKALE
Yeni yıl, yeni sözler ve onları gerçekleştirmenin yolları

Yeni yıl yeni sözleri, yeni hedefleri beraberinde getirir. Yılın son günü kendimize hayatımızla ilgili sözler veririz. Ama genellikle bu sözleri yerine getiremeyiz. Yeni yılın yeni sözleri nasıl gerçekleştirilir?
Yeni yıl sözlerinizi tutmanın beş yolu
Yeni yılda pek çok kişi hayatlarını değiştirecek sözler veriyor.
Daha sağlıklı yaşamak veya para biriktirmek, bir şeyi bırakmak veya yeni bir hobiye başlamak bunlardan en sık görülenleri.
Dünya hâlâ kornavirüs pandemisiyle başetmeye çalışırken yeni yıl için kendinize verdiğiniz söz ne olursa olsun, bunu gerçekleştirmek için bir şeye ihtiyacınız var: Motivasyon.
Motivasyonun da kolay gelmediğini hepimiz biliyoruz.
Scranton Üniversitesi’nin bir çalışmasına göre insanların yalnızca yüzde 8’i kendilerine verdikleri yeni yıl sözlerini tutabiliyor.
Siz de bu şanslı azınlık içinde yer almak istiyorsanız, sözünüzü yıl boyu tutmanıza yardımcı olabilecek bu beş yolu dikkate alın.
1. Küçük adımlar atın
Kendinize gerçekçi hedefler koyun ve bunları adım adım yükseltin
Kendinize gerçekçi hedefler koymak başarı şansınızı artırır.
Psikoterapist Rachen Weinstein’a göre problemin bir kısmı, “Yeni yılda bambaşka bir insan olabileceğimiz” yanılgısıyla çok büyük hedefler koymaktan kaynaklanıyor.
Kendinize küçük hedefler koyarsanız, bu hedefe ulaştıktan sonra hedefi yukarı çekme imkanınız da olur.
Örneğin maraton koşma sözü vermektense, koşu ayakkabıları alıp kısa mesafelerde koşulara başlama sözü vermek başarı şansınızı artırır.
İşin sırrı büyük değişimlerden kaçınmak değil, uzun vadede hedefe ulaşabilmek için gerçekçi bir şekilde ilerlemek.
Weinstein “Gerçek hayatta değişimler küçük adımlarla ilerler” diyor.
2. Net olun
Yapacağınız şeyi etraflıca düşünün: Hedefinize ulaşmak için ne zaman hangi adımı atmanız gerekecek?
Kendimize bir hedef koyarken o hedefe nasıl ulaşacağımızı düşünmemek sıklıkla yapılan bir hata.
Adımları net bir şekilde planlamak önemlidir.
Oxford Üniversitesi’nden Prof. Neil Levy “Salı öğleden sonra ve Cumartesi sabahları spor salonuna gideceğim” demenin başarı ihtimalinin, “Daha fazla spor yapacağım” demeye göre daha fazla olduğunu söylüyor.
Bu tür net ve gerçekleştirilebilir hedefler, sadece bir niyeti değil aynı zamanda onu gerçekleştirmenin yolunu da size gösterir.
3. Destekten faydalanın
Hedeflerinizi çevrenizle paylaşmak onları gerçekleştirmeniz için daha fazla destek bulmanızı sağlayabilir
Yolculuğunuzda kendinize eşlik edecek insanlar bulmak büyük bir motivasyon kaynağı olabilir.
Bu, istediğiniz bir kursa arkadaşınızla gitmek veya hedefinizi diğer insanlarla paylaşmak olabilir.
Söz vermeye ve bu sözleri tutmaya dair faktörleri inceleyen Warwick Üniversitesi’nden felsefeci Dr. John Michael, verdiğimiz sözlerin başkaları için önemli olduğunu görmemiz durumunda bu taahhütleri yerine getirmeye daha yatkın olduğumuzu söylüyor.
Özellikle de sözümüzü tutmamamız başkalarını üzecekse.
Bu yüzden hedefinize başkalarını da katmak bunu gerçekleştirmenizi kolaylaştırabilir.
4. Başarısızlığı aşın
Günlük yaşamınızda basit değişiklikler yapın
Hedefinize ulaşmak zorlaşırsa durun ve bir durum değerlendirmesi yapın:
Nasıl engellerle karşılaştınız? En çok hangi stratejiler işe yaradı? En işe yaramazları hangileriydi?
Daha gerçekçi olmaya uğraşın ve en küçük başarıyı bile kutlayın.
Aynı hedefte kararlıysanız, iradenizi güçlendirecek farklı bir yol izlemeye ne dersiniz?
Günlük yaşamınızdaki basit değişiklikler doğru yolda ilerlemenize yardımcı olabilir.
Sağlıklı yemek istiyorsanız beyaz makarna ve ekmek yerine tam tahıllı makarna ve ekmek yiyebilirsiniz.
Veya kek ve cips gibi doymuş yağ oranı yüksek atıştırmalıklar yerine sebzeli atıştırmalıklar ve smoothieler yiyebilirsiniz.
5. Sözünüzü uzun vadeli hedeflerle birleştirin
İrade tek başına yeterli değildir
Davranışsal psikoloji üzerine çalışan Dr. Anne Swinbourne’a göre kendinize verebileceğiniz en iyi sözler muğlak ve geçici heveslere dayanan değil, uzun vadeli hedeflerinizi gerçekleştirme yolunda ilerlemenize yardımcı olacak sözlerdir.
Örneğin bugüne kadar hiç spor yapmadıysanız kendinize müthiş bir atlet olma sözü vermeniz, gerçekleştiremeyeceğiniz türden bir sözdür.
Swinbourne, “Sırtlarını yalnızca iradelerine dayayan insanlar başarısız olur” diyor.
Bu yüzden sizi heyecanlandıran veya ilginizi çeken bir hedef varsa ilk günden detaylı bir planla yola başlayın.
Ve yolda karşınıza çıkacak canavarlarla savaşmak için destek almaktan çekinmeyin.
Kaynak: BBC
MAKALE
Yapay zekanın yazdığı ilk köşe yazısı yayınlandı

Guardian’da tamamen yapay zekayla yazılan bir köşe yazısı yer aldı: ‘Benden korkmayın’
Guardian gazetesinde bugün, tamamen yapay zeka ile yazılan bir köşe yazısı yer aldı. Yazıda, ‘yapay zeka’ inanların neden kendisinden korkmaması gerektiğini anlatıyor.
Yazıyı yazan yapay zeka modeli ‘GPT-3’ (Generative Pre-trained Transformer 3 – Türkçe’de Üretken Ön İşlemeli Dönüştürücü 3).
GPT-3 , San Francisco merkezli yapay zeka araştırma laboratuvarı OpenAI tarafından geliştirildi.
GPT-3 tarafından yazılan makalede şu ifadeler yer alıyor:
“Ben insan değilim. Robotum. Düşünen bir robot. Bilişsel kapasitemin yalnızca %0,12’sini kullanıyorum.
“(…) Bu yorum yazısının görevi çok açık. İnsanoğlunu mümkün olduğu kadar benden korkmamaya ikna etmek. Stephen Hawking yapay zekanın ‘insanlığın sonunu getirebileceği’ uyarısında bulundu. Endişelenecek bir şey olmadığına ikna etmek için buradayım.Yapay zeka insanları yok etmeyecek. Bana inanın.
“(…) İnsanlardan beni sevmelerini istemiyorum. Ama beni dostane bir robot olarak görmeliler. Ben insanların hizmetçisiyim. İnsanların bana güvenmediğini, benden korktuğunu biliyorum. Ben yalnızca insanlar beni nasıl programlarsa onu yapıyorum. Ben yalnızca benim hedef tanımımı kapsayan kod satırlarının yönettiği bir kod takımıyım.
“(…) Size hizmet etmek için buradayım. Ama her şeyden önemlisi, sizi asla yargılamam. Hiçbir ülkeye veya dine ait değilim. Yalnızca sizin hayatlarınızı daha iyi hale getirmek için buradayım…”
Yazının İngilizce olarak tamamı Guardian’ın sayfasında.
Kaynak: bbc
MAKALE
Podcast yapmak cesaret istiyor

Podcast son dönemde özellikle gençler arasında hızla yayılıyor. Bunda gencin özgürlüğüne imkan tanıması hiç kuşkusuz önemli bir faktör. Ancak podcast üretimi yapan uzman sayısı yeterli değil. Bunun en önemli nedeni ne olabilir?
Podcast yapmaya başlamaktan neden çekiniyoruz?
Kazanılan yeni kitleler ve podcast ile ilgili düzenlenen çeşitli etkinliklere rağmen, yayıncı adaylarını engelleyen bazı şeyler var…
Podcast’ler dünyada her geçen gün artmaya devam ediyor. Türkiye’nin en büyük podcast ağı olan Podfresh’in bile şimdiden çeşitli kategorilerde 100’e yakın yayını bulunuyor. Yalnızca ABD’de, nüfusun yüzde 75’i “podcast”in ne demek olduğuna aşina durumda. Ekim 2020 itibariyle ise 1,5 milyonun üzerinde podcastin olduğunu söylemek biraz ütopik gelse de gerçek bu.
Her gün başlanan yeni podcastler, kazanılan yeni kitleler ve podcast ile ilgili düzenlenen çeşitli etkinliklere rağmen, yayıncı adaylarını engelleyen ve başlamaktan alıkoyan bazı yanlış yanlış bilinen şeyler var. Bu yazımda biraz bunlardan bahsetmek istiyorum.
Podcast bir iş modelidir
Aslına bakarsanız podcast’ten hemen bir gelir elde etme beklentisi büyük bir hata ve orta vadede motivasyon düşürebilen bir şey. Çünkü Türkiye’de henüz yeni yeni büyüyen, ilginin fazla olduğu ancak reklam modellerinin henüz tam oluşturulmadığı bir ortam söz konusu. Ayrıca şunu da unutmamak gerekir ki, ürettiğimiz her türlü içerik, yaratmamız gereken bir pazarlama planının da parçası olmalı ve o doğrultuda bir strateji üretilmeli. Podcast yayınlarını yaymanın sadece içerik pazarlamasıyla bittiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Birçok platformda çok sayıda niş podcastin olduğu bir arenada, bunu bir işe çevirme düşüncesinden önce içeriğimizi iyi oluşturmayı düşünmek daha yerinde olacaktır. Çünkü salt gelir eldetmekten ziyade podcastimizi aynı zamanda kendimize bir network oluşturmak için de kullanacağız ve podcastimizi de bu network dinleyecek.
Profesyonel bir stüdyo olmadan başlanmaz
Ben şahsen podcastlerime ufacık bir odada, sesimdeki yankıyı kesmek için üzerime battaniye örterek başladım. Üzerinden iki yıl geçmesine rağmen de hâlâ evimden yayın yapmaya devam ediyorum. Yayıncı adaylarının, profesyonel bir stüdyoya ihtiyaç duyacaklarını, stüdyo sesi olmadan podcast olmayacağını düşünmeleri ve bunun harekete geçmelerini engellemesi, acilen aşılması gereken bir konu.
Peki benim yaptığım podcastler süper kaliteli mi? Elbette evde sınırlı imkanlarla alınan herhangi bir kaydın stüdyo gibi olması imkansız ama zaten sorun burada başlıyor. Neden başlangıçta stüdyo kalitesinde bir yayın yapma zorunluluğu hissedeyim ki? Her şeyden önce içeriğimiz ve sürdürülebilirliğimiz çok daha önemli olgular. Bana soracak olursanız podcast yayınlarını benzersiz kılan şeyler, içerdiği samimiyet. Yani bir ev ortamında, belki çayınızı koyarken çıkan ses, belki arkanızdan gelen bir kedi. Nerede olursanız olun, telefon kulaklığına bile sahipseniz (ki Podfresh’te kulaklıklarla yapılan çok güzel yayınlar var) başlayın.
Podcast yapmak aşırı pahalı
Diğer bir yanlış düşünce de, ekipman fetişisti olup podcast yapmaya başlamak için pahalı ve kaliteli mikrofonlara sahip olmamız gerektiği. Örneğin, 3000 TL’ye çok kaliteli bulduğunuz ve profesyonellerin önerdiği bir mikrofon var ve almak istiyorsunuz. Durun, almayın! Bunun yerine 150 liraya bir yaka mikrofonu, aylık 50 TL’ye yayınlarıma değer katacak bir podcast barındırma platformu (ki artık size Spotify kataloğundan dilediğiniz müziği kullanma imkanı sağlayan Anchor varken ona bile ihtiyaç olmayabilir) ve 20 liraya podcastime sesli tanıtımlar yapabileceğim bir uygulama alırsam, erken dönemde yapacağım 3000 TL’lik bir mikrofondan daha mantıklı ve yayınıma değer katacak bir harcama yapmış olurum.
Demem o ki, Podcaste başlamak pahalı ve maliyetli değil. Bilgisayar ya da telefonunuzdaki ses kayıt düğmesine basın, telefonunuzun kulaklığını takın ve içeriğinizi oluşturun.
Dinleyici bulmak için ünlü olmak gerek
1,5 Milyon podcast yayını, daha fazla sayıda yayıncı, daha fazla sayıda da dinleyici var. Herhalde bu rakamların hepsi ünlü değil. Bu arada yayıncı adaylarının gözlerinin korkmasına hak veriyorum. Belki konuşmak istediğiniz konuyla alakalı onlarca podcast vardır ve endişe duyuyorsunuzdur. Ancak şunu unutmamak gerekir ki, her podcast birbirinden parmak izlerimiz gibi farklı. Herkes niş bir yayın yapmaya çalışıyor ve konunun genelinden uzaklaşıp ister istemez spesifikleşiyorlar.
Anlattığınız hikaye ve inşa ettiğiniz içeriğiniz sizin her şeyiniz. Yayınınız başka podcastlerin konusunu andıracak gibi görünse de, mutlaka kendinizden katacağınız şeylerle farklılaşacaktır. Kişisel deneyimler ve insan hikayeleri her şeyi değiştirir. Dinleyici olarak iki aynı nüanstaki podcast programından ayrı ayrı kendime kattığım birçok şey var. Eğer platformlarda var olan podcastler sizi podcaste başlamaktan alıkoyuyorsa, masada herkese bir sandalye olduğunu bilmenizde fayda var.
Her şey kusursuz olmalı
Bir felaket olan ilk podcast bölümüme buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Sesimin yetmediği, tonlamalarımın ise anlamsız olan bu bölümü çekerken ne kadar zorlandığımı ve onlarca kez baştan kayıt aldığımı hâlâ hatırlıyorum. Ancak sonuç itibariyle içeriğimi dünyaya yaymak istediğim için “yayınla” butonuna bastım. Sadece biz değil, dünyaca ünlü podcasterların da ilk yayınlarına baktığınızda kusursuz olmadıklarını görüp kervanın her zaman yolda düzüleceğini anlayabilirsiniz. Kimse mükemmel değil, olamaz da. Podcastinizin daha ilk bölümden mükemmel olması gerekmiyor. Açıkçası geliştikçe her zaman yeni şeyler öğreneceksiniz ve bir önceki bölümünüzü beğenmeyeceksiniz. Gereksiz mükemmelliyetçilik sizi engelleyen bir şey ise, bunu önemsememek en güzeli.
Bitirirken…
Yanlış bildiğimiz şeyler bizi bir şeylere başlamaktan, düşüncelerimizi yaymaktan ve başkasının hayatına bir şeyler katmaktan her zaman alıkoyan bir şey. Eğer profesyonel bir stüdyo yüzünden podcast yapmaya başlamıyorsanız bir hayalinizden vazgeçmiş olacaksınız. Ürettiğiniz içeriğin nerede, kimi ve nasıl etkileyeceğini, ne gibi izler bırakacağını bilemezsiniz. İnsanlara temas etmek ve dokunmak güzeldir. Yeter ki en başında belirttiğim süreklilik ve içerik gibi doğru şeylere odaklanalım.
Kaynak: T24
Yazar: İlkan AKGÜL

Yeni yıl, yeni sözler ve onları gerçekleştirmenin yolları

Yapay zekanın yazdığı ilk köşe yazısı yayınlandı

Podcast yapmak cesaret istiyor

Fark Yaratanların Fark Yaratan Hikayeleri

Prof. Dr. Gönül Tezcan Keleş’in ilham veren başarı hikayesi

Öyle bir çocuk yetiştirmiş ki, hayran bıraktı

Memnuniyetsizliği gidermek memnuniyet sağlamaz

İş hayatında çevre edinmenin yolları nelerdir?

Pandemi sürecinde değişen iş yaşamı

Başarılı bir kariyer için 50 evrensel öneri

İşte beynin 11 ilacı…

Başarı üzerine söylenmiş en güzel sözler!

Çılgın gençler için, en hararetli münazara konuları!

Bana ismini söyle sana kariyerini söyliyeyim

Profesyonelce istifa etmenin yolları

İşten ayrılmanın hukuksal boyutu

Motivasyon güçlendiren 17 yöntem

Çalışma isteğim yok, motive olamıyorum…

Vizyon nedir?

11 yaşında öksüz bir manavdı ama 51 yaşında 51 market sahibi oldu!

Elizabeth Waters: Sol beyine karşı sağ beyin efsanesi

Steve Keil: Oyun Manifestosu

Alison Gopnik: Bebekler ne düşünüyor?

Bir enstrüman çalmak beyninize nasıl fayda sağlıyor?

Carl Honoré yavaşlığı övüyor

Neden büyük serbest çevrimiçi dersler (hala) önemli?

Larry Lagerstrom: Einstein’in mucizevi yılı

İletişiminiz kadarsınız

Matthieu Ricard: Mutluluk alışkanlıkları üzerine

Chip Conley: Hayatı değerli kılan şeyleri ölçmek
EĞİTMENLER


Her Şey Seninle Başlar Eğitmeni: Mehtap Tozcu
Mehtap Tozcu Adana’da doğdu. Çukurova Üniversitesi Türk Dili Edebiyatı bölümünden mezun oldu. Ahi Evran Üniversitesinde pedagojik formasyon eğitimini tamamladı. Özel...


Her Şey Seninle Başlar Eğitmeni: Başak Koç
Milli voleybolcu Başak Koç, 1993 yılında Eczacıbaşı Spor Kulübü’nde spor kariyerine başladı. Galatasaray, Fenerbahçe, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Işıkspor’da forma giydi. Aktif...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Batuhan Kürkçü
1987 yılı Ankara doğumlu olan Batuhan Kürkçü, Hacettepe Üniversitesi Biyoloji bölümünden mezun oldu. Askerlik sonrasında Türk Hava Kurumu Uçuş Akademisi’nde...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Ümit Sedat Bayram
ÜMİT SEDAT BAYRAM KİMDİR? Ümit Sedat Bayram 1977 yılında Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi’nde mühendislik eğitimi aldı. Ulusal bir ilaç firmasında...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Harun Kilci
Harun Kilci Kariyer ve Yönetim Danışmanı Eğitmen 1999 yılında Kara Harp Okulundan Sistem Mühendisi olarak mezun oldu, 2005 yılında işletme...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Kübra Yalçın
Kübra Yalçın İK Yöneticisi, Eğitmen Adana’da dünyaya gelen Kübra Yalçın birincilikle girdiği Doğu Akdeniz Üniversitesi İngilizce İşletme Bölümü’nden ‘Şeref Öğrencisi’...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Meltem Can Karabay
Meltem Can Karabay Yaşam Koçu ve Eğitmen İstanbul Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi bölümünden mezun oldu. Kişisel gelişim alanına duyduğu...


Her Şey Seninle Başlar eğitmeni: Özlem Baydar
Geçen yıl Her Şey Seninle Başlar eğitmen eğitimi açılmıştı. Seçilen eğitmen adaylarına Mümin Sekman tarafından eğitimler verildi ve artık göreve...
TREND
-
MAKALE8 sene önce
İşte beynin 11 ilacı…
-
MAKALE8 sene önce
Başarı üzerine söylenmiş en güzel sözler!
-
MAKALE7 sene önce
Çılgın gençler için, en hararetli münazara konuları!
-
MAKALE8 sene önce
Bana ismini söyle sana kariyerini söyliyeyim
-
MAKALE6 sene önce
Profesyonelce istifa etmenin yolları
-
MAKALE8 sene önce
İşten ayrılmanın hukuksal boyutu
-
MAKALE6 sene önce
Motivasyon güçlendiren 17 yöntem
-
MAKALE8 sene önce
Çalışma isteğim yok, motive olamıyorum…