Makaleler
Genç işadamları kendilerine dikkat etsin!
- Ocak 30, 2013
- Yayınlayan: kigem
- Kategori: MAKALE

GENÇ İŞADAMLARI KENDİLERİNE DİKKAT ETSİN!
Özlem Ulueren
MYNET.COM
Mynet Özelin bu haftaki konuğu Memorial Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bingür Sönmez. Sönmezle Türk insanın kalp sağlığını, kalp hastalıklarının önüne geçilmesi için yapılması gerekenleri ve kalp cerrahisinde gelinen noktayı konuştuk.
Öncelikle kalp hastalıklarında Türkiyenin bir profilini çizelim mi?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Biz ülke olarak kroner kalp hastalıkları açısından çok şanssız bir toplumuz. Çünkü genetik yapı olarak kroner damar hastalıklarına çok yatkınız. Ayrıca mutfağımız çok ağır. Mutfak halledilebilir, iyi bir eğitimle, iyi bir tanıtım programıyla insanlara sağlıklı beslenme öğretilebilir. Amerikada bu ciddi bir şekilde ele alındı. Birçok eyalette sigarayla savaş kampanyası gibi, kötü beslenmeye, hamburger beslenmesine karşı ciddi programlar geliştirildi ve insanlar obeziteye ve kötü beslenmeye karşı uyarılıyor.
Ama genetik için böyle bir şansımız yok. Biz Türkler HDL denen yararlı kolestrolü çok düşük olan bir toplumuz. Almanyada 3. kuşak çocuklarımızda yapılan bir araştırma var. Almanyada doğmuş, Alman gibi yaşayan onlar gibi beslenen, onlar gibi spor yapan Türk çocuklarının da HDL oranlarının çok düşük olduğu görüldü. İşte burada genetik sorunu yaşıyoruz. Bu da önümüzdeki 15-20 yıl içinde çözülecek. Doğacak olan çocukların damar sertliği genleri alınacak dolayısıyla insan ömrü çok uzayacak. Damar sertliği daha geç gelecek. Damar sertliğini kesinlikle ortadan kaldırmak imkansız ama geciktirebileceğiz, yavaşlatabileceğiz. Şu anda insanların damar sertliğini ortadan kaldırmak imkansız. İnsanın doğumuyla birlikte damar sertliği başlıyor. Ama bazı insanlarda bunun hızı çok farklı. 65-70 yaşında bir insanın damarlarında sertlik olması çok doğal bir seyir. Ama 45 yaşındaki insanın enfarktüs geçirip gelmesi bir facia. Orada hastalığın ilerleme hızının farklı olduğunu görüyoruz. Hızla ilerleyen bir damar sertliği var.
GENÇ İŞADAMLARI KENDİLERİNE DİKKAT ETMELİ
Bunu hızlandırıcı nedenlerin başında genetik, erkek olma ve sigara içme geliyor. Son yıllarda sigaranın yanına bir de stres eklendi. Özellikle 40-50 yaş arasında hayatının yükselme dönemini yaşayan iş adamlarında bunu ciddiyetle görüyoruz. Yeni iş kuruyorlar, bilgi becerilerinin üzerine yatırım yapıyorlar, ekonomik kriz de buna eklenince ortaya çıkan ağır stresin bedelini kalpleriyle ödüyorlar. Onun için genç işadamlarına tavsiyemiz, bilgi ve becerilerinin üzerininde yatırımlara kalkışmasınlar, özellikle bu ekonomik kriz dönemlerinde ciddi borçlanmalara girmesinler.
Evlerine gelen icra değil, kalplerine gelen icra çok daha kötü.
FAST FOOD YİYECEKLERE SAVAŞ AÇILMALI
Kalp hastalıklarıyla ilgili önlemleri almaya ne zaman başlamalıyız?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: 10 yaşından itibaren. Çünkü 10-12 yaşına kadar büyüme dönemindeyiz. Çok iyi beslenmek zorundayız. Yağları da yakabildiğimiz dönem bu yaşlar. Ama 10-12 yaşından sonra bir şekilde sağlıklı beslenmeye başlamak zorundayız. Diyet itici bir söz olduğu için kullanmıyorum. Ama sağlıklı beslenme daha farklı. Özellikle aile hikayesi olan çocuklarımıza 10 yaşından itibaren katı yağ vermemeliyiz. Hiçbir şekilde tereyağ ve margarin yağı ekmeğe sürüp vermemeliyiz. Mutfaklarda mümkün olduğu kadar sıvıyağ (Zeytinyağı, mısırözü yağı, ayçicek yağı gibi) kullanmamız gerekir. Zaman zaman piyasaya çıkan yeni yağlar var. (soya yağı, fındık yağı, ceviz yağı gibi) Bu yağlarla ilgili de ileride araştırmalar yapılacak. Özellikle soya yağının çok iyi olduğu söyleniyor.
Sigaranın üzerine Sigara sağlığa zararlıdır diye yazılar yazılıyor. Bu ülkede bu yazının yazılması 25 yılı aldı. Ben inanıyorum ki, bu ülkede fast food dükkanların üzerine de Fast food sağlığa zararlıdır yazısı yazılmalı.
Siz böyle söylüyorsunuz ama toplumda fast fooda çok daha fazla yönelme var. Hemen hemen her yerde fast food dükkanları var.
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Fast foodun özelliği alışkanlık yapması. Çikolata gibi. Nasıl çikolata yiyen çocuk alışıyorsa, fast food da aynı şekilde. Bir hamburgerde bulunan iç yağı oranı yüzde 60. O iç yağının verdiği lezzetin tadı gizli bir alışkanlık yapıyor. Sigara gibi. Çocuk bir tane hamburger yerse ondan sonra hep hamburger istiyor. Çünkü ciddi bağımlılık yapan bir beslenme şekli. Ayrıca ucuz, kolay ulaşılabilir, her an temin edilebilir. Annelerin de kolayına geliyor, sabah kahvaltı hazırlamaktansa cebine para koyuyor hamburger alıyor çocuk. Öğlen okulda çıkan servis yemeği yerine hamburger almayı tercih ediyor. Bunu ancak eğitimle halledebiliriz.
KOYUN ETİ MUTFAKLARA SOKULMAMALI
Peki bu işte sadece hamburgerler mi suçlu? Kebapların, pidelerin hiç suçu yok mu?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Önce çocukları suçluyoruz. Sonra sıra anne-babalara geliyor. Mangal kebap hikayesi de çok ciddi bir sorun. Özellikle Güneydoğu Anadolu mutfağımızda koyun etiyle yapılan kebaplar var. Koyun eti özellikle iç yağı açısından çok zengin. Büyüklerin beslenmesinde kesinlikle tavuk, balık, hindi gibi etlere yönelmek gerekiyor. Çok geç kalınmış olmasına rağmen zararın neresinden dönülse kardır düşüncesiyle mutfaklara kırmızı eti haftada bir defa sokmalıyız. (Dana eti olmalı ve iyi ızgara edilerek yağları çok iyi eritilmiş olarak tüketilmeli)
Mangalda pişmesinin sakıncası var mı?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Mangal olmasının kalp sağlığı açısından sakıncası yok. Aslında daha da iyi. Çünkü yağlar eriyip akıyor, ama mangalın da kanser açısından bir takım sakıncaları olduğu yönünde yayınlar var.
Kaç yaşından itibaren kalp sağlımızla ilgili kontrollere başlamamız gerekiyor?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Bunun tek bir cevabı yok. Kadın için ayrı, erkek için ayrı, aile hikayesi olan ve olmayan için ayrı yanıtlar veriyoruz. Eskiden kadın ve erkekleri ayırıyorduk. Erkekler 40 yaşından sonra, kadınlar 45 yaşından sonra check-up yaptırmalı diyorduk. Bu ayrımı artık kaldırdık. Çünkü erkeklerle kadınlar arasında ayrım kalmadı. Kadınlar artık erkekler kadar sigara içiyor, erkekler gibi çalışıyorlar, erkekler kadar stresliler, doğum yapmıyorlar, iyi beslenmiyorlar. Bunun için 40 yaşından sonra herkesin yılda bir kez kalp yönünden check-up yaptırması lazım. Bu check-up sırasında mutlaka kan yağları, kan şekeri kontrol edilecek, EKG çekilecek, efor testi yapılacak ve bir akciğer filmi çekilecek.
Eğer aile hikayesi varsa, yani anneden, babadan, dayılardan, amcalardan, hala ve teyzelerden 35-40 yaşında hayatını kaybetmiş insanlar varsa, o zaman 10 yaş aşağıya inip, 30 yaşından itibaren kadın veya erkek herkese mutlaka bir kez efor testi yaptırmamız gerekiyor.
KALP HASTALIKLARI ÜLKE EKONOMİSİYLE DOĞRU ORANTILI
Kalp hastalığına sahip olmamak için nasıl bir yaşam stili oluşturmak gerekiyor?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Artık 6 milyon yıl önceki mağara adamı gibi yaşama şansımız yok. Doğanın içinde stressiz bir hayat yok. Modern yaşamının temeli adrenalin. Adrenalinsiz yaşayamıyoruz. Ama adrenalini en alt seviyede tutmak zorundayız. Modern yaşamda başarının en büyük etkeni adrenalinin yüksek olması. Sürekli hareket, sürekli hızlı düşünme, çabuk karar verme… Ama bunların hepsi kalp hastalığını hızlandırıcı faktörler. Tabi ki stresi sıfırlayamayız ama stresi en aza indirmek zorundayız. Bunun yaparken de bilgi ve becerimiz düzeyinde kalmalıyız. Daha fazlasına yatırım yapmamak gerekir.
Yani modern yaşam bizim kalp sağlığımızı yakından ilgilendiriyor. Yapılan ciddi bir çalışma var. Bunda ülkenin ekonomisiyle birlikte 50 yaş altındaki hasta sayımız çok doğru orantılı. Ülke ekonomisinin kriz dönemlerinde 50 yaş altında kalp hastası sayısı daha fazla. Bu da gösteriyor ki, ekonomik kriz kişilerin kalbine de kriz getiriyor.
Check-up yaptırmak bize kalpteki bütün rahatsızları veya olabilecekleri gösteriyor mu? Yani tahliller iyi çıktıktan sonra kalp krizi riski taşır mı insan?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Tabi her tıbbı teşhis gibi kardiyel check-upın da bir yanılma payı var. Bazen bunu yakın dostlarımızda bile yaşıyoruz. Birkaç ay önce yaptırdığı check-up normal çıkmasına rağmen enfarktüs geçiren insanlar da var. Ama bunlar çok azınlıkta. Binde bir olan vakalar. Check-upı reddetmemek lazım. Hiçbir şikayeti olmayan hiçbir yakınması olmayan birçok insanın gerçek hastalığı ortaya çıkarılabiliyor.
SAHADA HER ÖLÜM KALP KRİZİ DEĞİL
Son zamanlarda gençlerde kalp krizine bağlı ölümlerde artış olduğu gözleniyor. Bu kalp krizlerini neye bağlıyorsunuz?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Gençlerde özellikle de sporcularda sahalarda olan ölümlerini herbirini bir nedene bağlamak mümkün değil. Kimisinde elektroit bozukluğu, kimisinde aşırı yorgunluk, kimisinde gerçekten enfarktüs, kimisinde beyin problemi, kimisinde aort yırtılması oluyor. Bunların hepsini otopsilerle sonuçlandırabilir ve ölüm sebeplerini ortaya çıkabiliriz. Kamerunlu sporcu mesela ishalmiş. Birkaç gün öncesine kadar bir takım ilaçlarla maça çıkmış. Onda bir elektroit bozukluğu oldu. Son olarak yine bir sporcu öldü. Onunki ani ritm bozukluğuna bağlı ölüm. İpi kesilmiş kukla gibi düştü, hiç göğüs ağrısı yoktu, yere düşerken bile yüzünde bir tebessüm var. Acı çekmiyordu yani. Bazı masum ritm bozuklukları zaman zaman hayatı riske edebiliyor. Bunun yanında Fenerbahçeli Washington mesela sahada enfarktüs geçirdi. O gerçek bir kalp kriziydi. Sahada ölen herkes için kalp krizi deniliyor. Bu doğru değil. Son iki yıl içinde gerçekten kalp krizi geçiren tek kişi Washingtondur.
Avrupada kadınlarda kalp hastalıklarında birinci sıradayız. Kadınlardaki bu olumsuz tabloyu neye bağlıyorsunuz?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Kadınların hepsi şişman. İşin bir başka yönü bizde kadın toplumu, ortalamanın üzerinde sigara içiyor. Sigaranın kadınlarda yaptığı tahribat, erkeklerden daha fazla. Çünkü sigara kadınların östrojen hormonunu yıkıyor. Halbuki östorojen hormonu kadınları damar sertliğine karşı koruyan bir hormon. Kadın östrojenini kaybedince, doğal korumadan yoksun kalıyor, daha erken yaşlarda menopoza giriyor ve daha erken şartlarda enfarktüsle karşılaşıyor. 35-36 yaşında enfarktüs geçiren çok kadın var. Genetik fakirliğimiz var, bunun yanına sigara, aşırı kilo ve doğum yapmama eklenince damar sertliği çok hızlanıyor.
Kalp sağlığı denilince kolestrol ve tansiyon durumu önem kazanıyor. Sizce kalp sağlığı açısından bu iki faktör ne kadar önemli?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Damar sertliğini önleyemediğimizi ama yavaşlatmanın elimizde olduğunu söyledim. Yavaşlatmak için de risk faktörlerini ortadan kaldırmalıyız. Yani stresi azaltmalıyız. Diyabetikseniz şekerinizi ayarlamak, yüksek tansiyonunun varsa tansiyonunu ayarlamak gibi. Bunlar ayarlandığında siz damar sertliği hastalığınızı yavaşlatabiliyorsunuz. Bunun risk faktörlerinin üzerine gidilmeli, sigara kesilmeli, şişmanlıkla, yüksek tansiyonla, diyabetikle mücadele edilmeli.
KALP CERRAHİSİNDE ABD STANDARTLARINI YAKALADIK
Kalp cerrahisinde bugün neredeyiz? Neler yapılabiliyor? Cerrahi de başarı oranı neler?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Kroner by-pass ameliyatlarında başarı oranımız çok yüksek. Bugün Memorial Hastanesi şartlarında acil olmayan, normal şartlarda ameliyata aldığımız hastalardaki ölüm oranı yüzde 1in altında. Bu Amerika standartıdır. Ameliyat sonrası komplikasyonları hemen hemen hiç yok. 10 sene öncesine göre şu anda gelinen nokta mucize düzeyinde mükemmellik sağlıyor.
Tabi Amerika ile yarışmıyoruz. Amerikaya göre yapamadığımız şeyler var. Özellikle kalp naklinde çok geriyiz. Mekanik kalplerde, robotik cerrahide çok geriyiz. Onun dışında rutin kalp cerrahisinde gerçekten bir Amerikan standardı yakalamış durumdayız.
Peki hastanın geç gelmesi, hastalığın ilerlemiş olması sizin çalışmalarınızı engelliyor mu?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Bu sorun çok önemli. Bundan 10 yıl önce ülkemizde teşhis şartlarının yetersiz oluşu, kardiyolog arkadaşlarımızın gerekli cerrahi operasyonlara alışmamış olması sebebiyle hastaları uzun yıllar ilaçla tedavi ediyorlardı. Ancak ilaçla tedavi edilemeyecek hale geldiği zaman kalp cerrahına gönderiyorlardı. Ama şimdi kardiyologlarla diyaloglar çok iyi. Hastaların ne zaman ameliyat olacağını çok iyi biliyorlar. Teşhis yöntemlerimizin daha pratik hale gelmesi nedeniyle hiç çekinmeden hastalardan anjiyo isteniyor. Onun için de eskisi kadar geç kalınmış hastalarımız yok. Bu da bizim başarımızı olumlu şekilde etkiliyor.
KALP HASTALIĞINI ÖNLEMEK İÇİN KÖPEK SAHİBİ OLUN
Tavsiyeleriniz ve öğütleriniz neler olabilir?
Prof. Dr. Bingür Sönmez: Kroner kalp hastalıklarından korunmak için mevcut risk faktörlerini ortadan kaldırmamız lazım. Özellikle 10 yaşından itibaren sağlıklı beslenmeye başlamak, kesinlikle sigara içmemek, şişmanlıkla ciddi şekilde (devletin, sigarayla mücadele eder gibi) mücadele etmek.
Özellikle ev kadınlarına, emeklilerimize sokaklarda bile spor yapmayı öğretmek lazım. Yürümekten nefret eden bir toplumuz. En kısa mesafede bile araç kullanıyoruz. Özellikle şehirin engebeli olması sebebiyle yürümeyi sevmiyoruz. İstanbulda hiç kimse yürüyor. Herkes araca biniyor. Uzun yürüyüşler mutlaka yapmalıyız. Özellikle kalp hastası olanların mutlaka bir köpeğinin olması gerekiyor. Köpeğin esprisi burada sabah ve akşam yarım saat sokağa çıkıp, birlikte yürümeleri için. Çünkü insanlar evlerinde oturuyorlar, hizmet ayağına geliyor. Mecbur edici bazı faktörler olmalı. Örneğin denmeli ki, ben sabah ekmeğimi gideceğim fırından alıp getireceğim. Her sabah kalkmalı, o fırına kadar yürümeli.
Ben by-pass ameliyatı olanlara da köpek sahibi olun diyorum ama bana kızıyorlar. Çünkü köpeğe bakmayı da beceremiyoruz.
Demek ki, iyi besleneceğiz, spor yapacağız, sigara içmeyeceğiz, kilo almayacağız, bunun yanında mevcut hastalıklar varsa (diyabet, yüksek tansiyon, kolestrol gibi) bunların da en aza indirilmesi için çaba sarfedeceğiz.
soylesi@mynet.com
Ekleyen:Kigem
